19 Ocak 2015 Pazartesi

Anunnakilerin Tarım ve Hayvancılığı Başlatmaları (Ninurta ve Başarıları)

Anunnakilerin Tarım ve Hayvancılığı Başlatmaları
(Ninurta ve Başarıları)





Bilim adamları, tarımın Bereketli Hilal içerisinde başladığı konuşunda birleşmektedirler; ancak tarım için ovalar değilde niçin dağlık bölgelerin seçildiğini açıklamakta aciz kalmaktadırlar. Tarımın, 12000 kadar önce, buğday ve arpanın “yabanıl atalarını” ekerek başladığında da hemfikir olmakla birlikte, ilkel tahıl bitkilerinin genetik eş biçimliliği karşısında hayrete düşmektedirler. Özellikle de düşük kaliteli yabanıl buğdayı (kromozom çiftlerini yalnızca 2000 yıl içerisinde ikiye, üçe ve dörde katlayarak) besin değeri yüksek ekilebilir buğday ve arpaya dönüştüren; her yerde yetiştirilebilen buğdayın alışılmadık şekilde senede iki kez mahsul vermesine neden olan o genetik botanik mucizeyi açıklamakta ise tamamen başarısız olmaktadırlar.

Bir diğer mucize yine Bereketli Hilal’de aynı zamanlarda tüm meyve ve sebze çeşitlerinin belirivermesinde ve eş zamanlı şekilde; et, süt ve yün elde edilen keçi ve koyunlar başta olmak üzere hayvanların evcilleştirilmesindeki şaşırtıcı zamanlamadır.

Modern bilim bunların cevabını henüz bulamamıştır; ancak Sümer metinlerinde bu cevapların saklı olduğuna inanıyoruz.

M.Ö. 11 000 dolaylarında yaşandığı düşünülen Büyük Tufan (A.MA.RU.BA.UR RA.TA – Her şeyi Yutan Su Baskını) sonrasında Sümer Tanrıları yani Anunnakilerin karşısındaki ilk problem toprağı işlemeye yeniden başlamak için gereken tohumların nereden bulunacağı olmuştur. En büyük Anunnaki Anu onları, gökyüzünden(Nibiru’dan) Enlil’e göndermiştir. Enlil bunun üzerine tohumların tarımı yeniden başlatmak üzere ekilebileceği güvenli bir yer aramıştır. Sular Ağrı Dağından aşağıya doğru çekilse de yeryüzünün büyük bir kısmı halen sularla kaplıdır ve uygun görülen yek yer güzel kokulu sedir ağaçlarının bulunduğu dağdır. Zaten Anunnakilerin ilahi kuşlarını indirebildikleri tek yer de burasıdır. (Tüm dünyada evrensel üne sahip tek bir sedir dağı vardır: Lübnan’daki Baalbek. Baalbek’teki Jupiter Tapınağı olarak bilinen devasa platformun tufandan önceki zamanlara ait olduğunu ve tufandan sağlam çıkan tek yapı olduğunu, bu özelliğiyle de yeni yaşamın Baalbek çevresinde şekillenmeye başladığını zaten daha önce önermiştik.)


Tam bu an da Samuel Noah Kramer tarafından yapılan ve “Nibiru’ya ait Sümer Literatür Yazıları” olarak bilinen çalışma da rapor edilen parçalanmış bir yazıtta şöyle demektedir:

Enlil tepeye çıktı ve yukarı baktı;
Oradan aşağıya baktı: Her yeri deniz gibi sular doldurmuştu.
Tekrar yukarı baktı: Güzel kokulu sedir ağaçlarının olduğu bir dağ vardı.
Arpayı yukarı taşıdı ve dağı teraslayarak onu ekti.
Taşıdığı sebzelerle birlikte, tahıl tohumlarını da dağı teraslayarak toprağa ekti.


Eldeki tohumlarla, artık cevaplanması gereken tek soru, onların nereye ekileceğidir. Alçak araziler halen çamur ve su altındadır, yerleşim alanı olarak uygun değildir. Sular yüksek bölgelerden çekilmiş olsa da ısınan iklimin neden olduğu yağmurlar yüzünden toprak çok ıslaktır. Nehirler yeni yataklarını henüz açamadıkları için suların dökülecek bir yeri yoktur, bu yüzden de toprağı ekmek imkânsızdır. Bunun üzerine, Enlil’in oğlu Ninurta, o kutsal zekâsını kullanarak müthiş şeyler başarmıştır. Bunu “Ninurta’nın Olağanüstü Başarıları ve Serüvenleri” adlı uzun bir yazıttan anlamaktayız:

Toprağı korumak için çok büyük bir duvar çekti.
Bir topuzla kayaları parçaladı; Yığdığı taşlardan bir yerleşim yeri inşa etti.
Çevreye yayılan suları bir araya getirdi; Dağlardan inen sulara yön verdi ve Dicle’ye akıttı.
Kabaran suları ekili topraktan uzaklaştırdı.
Şimdi, iyi bakın;
Yeryüzündeki her şey toprağın efendisi Ninurta’yla neşe doldu.





Bu kadar mantıklı çalışmanın sonunda tarihçilerin anlayamadığı ve mit olarak geçiştirdiği bir eylem de yazılmıştır. Buna göre sorunlu noktalara bir an önce müdahale edebilmek için Ninurta “Siyah Kuşuyla” dağın bir ucundan diğerine durmaksızın gidip gelmekteyken zirvelerin birinde “Siyah Kuş” düşer ve paramparça olur. Neyse ki Ninurta kendini fırlatmıştır ve kardeşi Adad(Teşup) tarafından indiği yerden kurtarılmıştır.

Sümer yazıtlarında okuduğumuza göre, dağ yamaçlarında yetiştirilebilen ilk ürünler meyve ağaçları, çalılar ve hiç kuşkusuz asmadır. Metinlere göre Anunnakiler insanoğluna mükemmel beyaz üzümler ve mükemmel beyaz şarap; mükemmel siyah üzümler ve mükemmel kırmızı şarap vermiştir. Aynı yazıt şöyle devam eder:

Ninurta’nın Mezopotomya’da yürüttüğü suyu tahliye çalışmaları,
Ovalarda tarımı elverişli hale getirdiğinde,
Anunnakiler dağdan tahıl tohumlarını getirdiler ve
Ülkeyi buğday ve arpayla tanıştırdılar.


Takip eden bin yıl boyunca, insanoğlu kendisine çiftçiliği öğreten tanrı olarak Ninurta’ya saygı göstermişti. Arkeologlar bir Sümer kazı alanında ona adanmış Akkadca adı “Uraş” olan bir “Çiftçi Takvimi” bulmuşlardır.

Buraya kadar Enlil ve Ninurta’nın insanoğluna verdiği tarımsal ürünleri görmelteyiz. Peki bu bitkileri ve sonra da hayvanları genetik mühendislikle evcilleştiren kimdi? Cevap Enlil’in iki kardeşi Ninmah ve Enki’dir.

O zaman Enki, Enlil’le konuştu:
Yüce Tanrı Enlil sürüler ve tahıllar Kutsal Dağı sevinçle doldurdu,
Bunlar Kutsal Dağda çoğaldılar.
İzin ver, biz Enki ve Enlil emir verelim:
Yünlü yaratık ve çoğalan tahıllar bırakalım da Kutsal Dağ’ın dışına çıksınlar.
Yünlü yaratığı ağıla koydular.
Filiz veren tohumları kadına verdiler, tahıllar için bir yer oluşturdular.
Çalışan erkeklere, saban ve boyunduruk verdiler.
Çoban aşağıdaki koyunları çoğalttı, başını yukarı kaldırdı:
Bolluk, bereket göklerden geldi.
Yünlü yaratık ve ekilen tahıllar olanca ihtişamıyla çoğaldılar.
Bir araya toplanan insanlara bolluk ihsan edildi.


Tarımda devrim yaratan bir alet olan saban, basit ama zekice tasarlanmış tahta bir araçtır. Tarlada bir boyundurukla çekilmektedir. Daha sonra Enki daha iri canlılar yani sığırlar ehlileştirmiş ve sabana koşulmak üzere insanların yerini boğalar almıştır. Metin bu şekilde tanrıların topraktaki verimi artırdığını yazmaktadır. Yine birçok yere çalışma evleri kurulmuş ve ehlileştirme bu 3600 yıllık süreçte Ninmah’ın çabalarıyla devam etmiştir.


Bilimsel olarak ta tarım ve hayvancılıktaki ehlileştirme çalışmalarının büyük bir kısmı Bereketli Hilal’de gerçekleşmiştir. Peki, Sümerliler bu bilgileri kimden alarak tabletlere kazımışlar ve dünümüze kadar ulaştırmışlardı? Yine Sümerliler hiçbir öncülü olmayan ileri uygarlıklarını nasıl kurmuşlardı? Tarihteki birçok ilki ve medeniyetin birçok ilkini nasıl ortaya çıkarmışlardı?

Cevabı yine kendi ağızlarından bir tablette görmekteyiz: Güzel görünen her ne varsa Anunnakilerin(Tanrıların) lütfuyla yaptık…

Gök Türk (19.01.2015)



Kaynaklar:
Zecharia Sitchin, Tanrıların ve İnsanları Savaşları
Zecharia Sitchin, 12. Gezegen
Gök Türk, Amon Ra; Uzaylı Bir Prensin Yaşam Öyküsü
Jared Diamond, Tüfek Mikrop ve Çelik
Samuel Noah Kramer, Sümer Mitolojisi
Samuel Noah Kramer, Sümerlerin Kurnaz Tanrısı Enki
Samuel Noah Kramer, Sümerler
Sumerische literarische Texte aus Nippur. Mit Vorwort und Einleitung herausgegeben von Samuel N. Kramer
http://www.bibliotecapleyades.net/sumer_anunnaki/godsnewmillemnium/godsnewmillemnium08.htm