Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir. Tesla
11 Ocak 2012 Çarşamba
"Ey Solon, Bildiğiniz tarih çocuk masalı bile değildir..."
"Ey Solon, Bildiğiniz tarih çocuk masalı bile değildir..."
"Atlantis oradaydı"
Kayıp kıta veya ada Atlantis´le ilgili şu ana kadar elde olan tek kaynak Yunanlı düşünür Plato´ya aittir. Plato "Critias" ve "Timaeus" adlarındaki tamamlanmamış veya bir kısmı kaybolmuş iki küçük kitapçığında Atlantis´ten söz eder. "Critias" birçok kez yayınlanmış bir metindir ama "Timaeus" pek bilinmemektedir. Bu yazıda, "Timaeus"daki Atlantis´le ilgili bölüm Socrates´le diyaloğa giren Critias´ın ağzından sunuluyor.
İngilizce çeviri Benjamin Jowett
Bölüm 1:1 Introductory Dialogues
Hermocrates: Ve Sokrates, Timaeus´un dediği gibi coşkulu olmak istemiyoruz ve senin dileğine karşı çıktığımızı sanma. Dün Critias´ın misafirhanesinde kaldık ve konuştuk ve isteğimiz üzerine Critias bize antik bir efsaneden söz etti... Şimdi Critias bunu Sokrates´e tekrarla ki, o bize yargılarımızda yardımcı olsun
Critias: Bunu yapacağım, kim benim uygun partner olacak?
Timaeus: Ben uygunum.
Critias: Dinle Socrates, bu garip bir hikaye ama tamamiyle doğru, Solon tarafından onaylandı ki o yedilerin en bilgesiydi. Solon benim büyük-büyükbabam Dropides´in çok yakın dostuydu ve ilişkileri derindi, bize onun şiirlerinden pasajlar okurdu. Anlatacağım öyküyü dedem Critias´a da o anlatmıştı, bana da dedem anlattı. Bunlar çok eski şeyler demişti, Atina kentindeki büyük ve şaşılacak şeylerle ilgili. Zaman geçtikçe herşey unutulmuş ve insanlık yok olmuş, geriye kalanlar yani hatırlananlar olanların ancak bir kısmı.
Socrates: Çok iyi. Nedir Critias´ın anlattığı Atinalılar´la ilgili olan bu antik ve ünlü olay? Solon´un otoritesine bakılırsa bu bir efsane olmamalı ama gerçek nedir?
Critias: Bu bir eski dünya hikayesi, yaşlı adamlar tarafından anlatılan bir hikaye bu. Dedem Critias bunu anlattığında 90 yaşına varmıştı, ben de 10 yaşındaydım. O gün, Apaturia yani Gençleri Tanıma günüydü, geleneklere göre büyüklerimiz bizleri ödüllendirirdi, şiirler ezberler okurduk, bazılarımız Solon´un şiirlerini şarkı halinde okurdu ama şimdiki zamanda bu gelenek unutuldu... Dedem Critias, Solon´un hikayeyi Mısır´dan getirdiğini söyledi, bilindiği gibi Solon evine döndüğünde vatanının büyük sıkıntılarla içinde olduğunu görmüştü. Atinalılar´ın yaşadığı en büyük olay buydu, eski zamanlarda herkes biliyordu ama zamanın içinde olayın kahramanları yok oldular ve bize onlardan birşey gelmedi. Mısır Deltası´nda, Nil´in başının bölündüğü yerde, ki orada Sais adlı büyük bir kent vardı. Kenti Kral Amasis yaptırmıştı, kentliler koruyucu tanrılarına Mısır dilinde Neith diyorlardı, bu tanrıça Hellenler´de Athena´dır ve Atinalılar tarafından çok sevilir. Solon bu kente gelmiş ve onurlandırılmıştı. Solon, Saisli rahiplerle geçmiş hakkında uzun uzun konuştu ve bilinmeyenleri keşfetmeye çalıştı, ne Solon ne de diğer Hellenler eski zamanlara değer vermiyorlardı. Şimdi Solon´un elinde bir fırsat vardı, konuşulan eski olayların bir kısmı ilk insan olan Phoroneus ile ilgiliydi. Sonra Niobe ve Tufan sonrası konuşuldu, Solon kurtulanların Deucalion ve Pyrrha olduklarını öğrendi. Zamanları öğrenmeye çalıştı, tarihleri araştırdı ve belirlemeye uğraştı. Rahiplerden çok yaşlı olan birisi, Solon´a şöyle dedi; "O Solon, Solon siz Hellenler hep çocuk kaldınız, aranızda yaşlı bir adam yok." Solon, ne demek istediğini sorunca Rahip, Solon´un düşüncelerinin çok genç olduğunu ve antik düşüncelerin ve de geleneksel bilgilerin Hellenler´in arasında önemsenmediğini ve çağlar boyunca biriken bilimden habersiz olduklarını açıkladı. Rahip şöyle devam etti; "İnsanoğlu, defalarca yükseldi ve çöktü, çeşitli nedenler yüzünden, ateş ve suyun etkisiyle kıyametler oldu, aralarda da birçok daha küçük çapta yıkımlar yaşandı. Bu hikaye Helios´un yani Güneş´in oğlu Paethon zamanından beri saklanmıştır, Paethon arabasını babasının yoluna sürmüş ama dünyadaki herşey yanmış ve kendisi de yıldırımla yok edilmişti. Bu bir mitolojik anlatımdır aslında insanın düşüşünü, göklerin hareketini ve çok büyük ateş ve su felaketlerini anlatır. Tufan´dan sonra uzun bir ara geçti, kuru ve yüksek yerlerde kıyılarda ve nehir kenarlarında yeniden yaşam başladı. Nil´deki felaketten sonra geriye kimse kalmadı. Öte yandan, Tufan´ın nedeni Tanrıların dünyayı temizlemek istemesiydi, geriye sadece dağlarda yaşayan çobanlar ve köylüler kalmıştı. Sizinkine benzer şehirler suların altında kaldılar. Bu ülkede, eğilimimiz daima yukarıya yani göklere yöneliktir, bu yüzden de gelenekler daima bizde korunmuştur.
"Bildiğiniz tarih çocuk masalı bile değildir..."
Uzun çağlar boyunca, sayısız dondurucu kışların veya yakıcı yazların sonrasında insanlık bazen çok yükseldi, bazen de düştü. Ne olursa olsun, bizim ülkemizde veya yöremizde daima bilgilendirildik, geçmişin bilgileri eskilerimize iletildi ve tapınaklarımızda korundu. Sizler ve diğer uluslar yeniden başladınız, harfleri baştan öğrendiniz, uygarlıklar kurdunuz sonra yine aralar oldu; göklerden sular boşaldı, salgın hastalıklar geldi ve hep yazıdan, eğitimden yoksun kaldınız, bir çocuk gibi yeniden yaşamaya başladınız ve antik zamanlarda ne olduğunu hiç bilmediniz. Ey Solon, bildiğiniz tarihsel geçmiş veya kronoloji çocuk masalı bile değildir. Öncelikle Tufan´ı anımsamalısınız ama daha önceleri de var; ülkenizde, üzerinde yaşadığınız topraklarda bir zamanlar insanlığın en asil ve akıllı ırkının yaşadığını bilmiyorsunuz. Sizler ve kentiniz onlardan geriyel kalan küçücük bir tohumdur ama unuttunuz çünkü nesiller geçerken felaketten kurtulanlar birer birer öldüler ve geriye yazılı birşey bırakmadılar. Ey Solon, Tufan´dan önce şimdi Atina dediğiniz kentte yaşanan savaş herşeyin başıydı ve Atina en iyi yönetilen kentti, bunu bize yazılı bilgiler gösteriyor..."
9000 yıl öncesi
Solon bu sözlerden çok etkilendi ve Rahip´ten ataları hakkında daha geniş bilgi istedi... Rahip ricasını kabul etti; "Senin kentin bizlerden binlerce yıl önce kuruldu, Hephaestus senin ırkının tohumlarını attı, bunlar bizim 8000 yıllık kayıtlarımızda yer almaktadır. 9000 yıl önce senin ülkendekilerin yaptıklarını ve yasalarını iyi biliyoruz. Bu yasalar, bizimkileri etkilemiş ve yasalarımıza girmiştir. Burada bir rahipler sınıfı vardır ve ötekilerden ayrıdırlar, sonra ustalar veya mimarlar gelir, asla birbirimize karışmayız, bir de çobanlar ve avcılar vardır. Savaşçılar tüm sınıfların dışındadır ve tamamiyle katı askeri yasalara bağımlı olarak yaşarlar. Öncelikle yasalarımızı gözlemelisin, kehanetlerin yapısını, tıbbın şifa vermesini ve insanın ilahi elementlere ne şekilde ihtiyacı olduğunu öğrenmeli ve her tür bilginin ilişkilerini, akrabalıklarını anlamalısın. Senin şehrini kuranlar böyleydiler, senin şehrini kuranlar, o yörenin mutluluk veren ikliminden mutluydular ve bilge insanlar oldular. Daha sonra savaşla, bilgelik arasında kaldılar, şu anda da senin ülkendekilerin yasaları arasında iyileri de vardır, bu da tüm insanların erdem sahibi olması gereğine inanmalarıdır.
Bir gün ve bir gecede yokolan uygarlık
Tarihimizde sizinle ilgili büyük ve harika olaylar kayıtlıdır. Ama bir tanesi hepsini aşar ve çok değerlidir. Tarihçiler bizlere tüm Avrupa ve Asya´yı etkisi altına alan büyüleyici bir güçten söz ediyorlar. Bu kudretli ulus senin kentini de yok etmişti, onlar Atlantik Okyanusu´nun ötesinden geldiler, o günlerde Atlantik´de denizcilik yapılabiliyordu; şimdi Herkül Sütunları (Cebelitarık Boğazı) dediğimiz boğazın ötesinde bir ada vardı, bu ada Libya ile Doğu Asya´nın tamamından büyüktü, çevresinde birçok ada daha vardı ve okyanus çevrelerini sarmıştı. Herkül Sütunlarının bulunduğu boğaz bir limandı ve dar bir girişten geçiliyordu, boğaz geçilince sınırsız bir ada veya kıta karşınıza çıkıyordu. Adanın adı Atlantis Adası´ydı ve orada tüm adayı, ötekilerini ve kıtaları yöneten çok büyük, hayret verici bir imparatorluk vardı, Atlantisliler Mısır´a ve Avrupa´da Tyhrrhenia´ya uzanan bir alanı yönetiyorlardı. Bu büyük güç, zamanlar boyunca anlattığım büyük toprakları yönetti ve sonra Solon senin ülken parladı, güçlendi ve insanlar arasında belirlendi, Hellenli liderlerin askerlik yetenekleri ve cesaretleri eşşizdi, onlar Atlantisliler´in saldırılarıyla karşı karşıya kaldılar, defalarca galip geldiler, defalarca yenildiler ama köle olmaya karşı çıktılar. Savaşlar sürerken birden herşey değişti, korkunç depremler ve ardından tufanlar başladı, sonunda bir gün ve bir gece içinde talihsiz bir savaşçının toprağa gömülmesi gibi, Atlantis Adası denizin derinliklerinde kayboldu. Bu nedenle, şimdilerde o denizlere girilmez ve oralardan geçilmez çünkü oraları çamur ve yosunlarla kaplıdır, bunlar adanın kalıntılarıdır." Şunu açıkça söylemem gerekir ki Sokrates bütün bunlar benim anılarımda senin dün yaptığın konuşma kadar açık ve net, aynen hatırlıyor ve sana tekrarlıyorum. Bazı gizemli raslantıların daima olabileceğini kabul ettiğini biliyorum belki Solon´un sözlerinde de böyle kısımlar olabilir ama ben şu anda böyle konuşmuyorum. Bütün buna benzer olaylardaki ana zorluk, amaca uygun bir anlatı bulabilmektedir ve bir anlatı bizce iyi tanımlanmalıdır...
"Tüm hikayeyi söylemeye hazırım.."
Düne kadar hatırladıklarımdan emin değildim eğer unuttuklarım varsa bunun nedeni ilk duyduğum andan sonra çok uzun bir zamanın geçmiş olmasıydı. Çocuk yaşta dinlediğim öykü yaşlı bir adamın sözlerine bağlıydı, o bana öğretmeye hazırdı ve defalarca sözlerini tekrarlattırdım ta ki silinmez bir resim kafamda oluşuncaya kadar... Ve şimdi Sokrates sana tüm hikayeyi söylemeye hazırım, sadece ana başlıkları değil, kısım kısım bana söylenenleri anlatacağım. Kentleri ve kentlileri bana dün tanımladığı gibi anlatacağım ve biz bunları dünyamızın gerçeklerine dönüştüreceğiz. Orada antik Atina kenti ve Rahib´in söylediği inanılmaz atalarımız olacaklar, uyumlu olmaya çalışacak, tutarsız olmayacak ve antik Atinalılar´ın cumhuriyetini anlatacağım. Şimdi konuyu aramızda bölüşelim ve tüm gayretimizle yeteneklerimizi kullanarak, görevi yapalım. Sen varsay Sokrates, bu anlatı ya amaca uygundur ya da bizler yerine başka birşey koymalıyız.
Socrates: Nedir ötesi Critias? Bundan daha iyisini bulabilir miyiz? Hangisi doğal ve uygun? Tanrıların kutlanmalarına bakmamız anlatılan gerçeğin ve hayal olmadığının kanıtı değil mi? Eğer bunu kabul etmeyeceksek başkasını nasıl ve nerede bulacağız? Bunu yapamayız ve sen daha ötesini anlatmalısın, sana iyi şanslar diliyorum, ben şimdi bir dinleyici olacağım...
Metin burada kalıyor, ötesi yok veya bulunamadı ya da yok edildi. Tarihin derinliklerinde yaşanan barbarlıkların birisinde kaybolup gitmiş olabilir. Plato´nun bu iki eserinde adı geçen Atlantis´ten bunları okuduktan sonra emin olabilir miyiz? Hayır, bunları okuduktan sonra bu soru önemini yitiriyor. Artık daha önemli bir sorumuz var; Geçmişte neler oldu? Yoksa bizim bildiğimizi sandığımız tarih de bir çocuk masalı mı?
Critias´dan Atlantis´in sonu
"...Zenginliklerin zevklerine kapılmıyorlar, her zaman kendilerine hakim kalarak doğru yoldan ayrılmıyorlardı. Ölçülü adamlar oldukları için bütün bu zenginliklerin erdemle birleşik sevgi ile birlikte çoğaldığını, tersine olarak zenginliklere bağlanılıp değer verilince de onların erdemle beraber yok olduğunu açıkça görüyorlardı. Böyle düşündükçe, kendilerindeki tanrıca özü kaybetmedikçe, bütün bu anlattığım zenginliklerin çoğaldığını gördüler. Birçok ölümlülerle birleşmeleri yüzünden, kendilerindeki tanrıca öz gitgide azalıp, insanlık özü üstün gelmeye başlayınca o zaman içinde yaşadıkları refahı hazmedemeyerek, soysuzlaşmaya başladılar; görmesini bilenlere çirkin göründüler çünkü en değerli şeylerin en güzellerini kaybetmişlerdi. Gerçek bahtlılığın ne olduğunu bilmeyenlere de, artık birer zorbadan, birer aç gözlüden başka birşey olmadıkları zaman , büsbütün güzel, büsbütün bahtlı göründüler. Yasalara göre hükmeden, böyle şeyleri iyi görebilen tanrıların Tanrısı Zeus, işte o zaman bir zamanlar erdemli olan bu soyun bahtsızlığını fark ederek, onların aklını başına getirmek, onları uslandırmak için cezalandırmaya karar verdi. Bütün tanrıları, evrenin ortasında kurulu ve orada durmadan değişen her şeyi gören en kutsal evinde bir araya topladı; onlara dedi ki;...." Plato´nun metni burada kalıyor... (FENOMEN)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder