Dünya’nın en gizemli ülkesi Mısır’a gezi yapma fikri ilk ortaya çıktığında turizmci arkadaşım Neslişah Cevahir’e ilk sorum şu olmuştu: “Bizi Büyük Piramit’in yasak odasına sokabilir misin?” Öyle ya Neslişah bizi Kudüs gezimizde girilmesi zor yerlere rahatlıkla sokmuş, hatta turlara yasak olan Ölüdeniz’in güney kısımlarına kadar götürebilmişti. Hemen arkasından da bizi Yusuf Peygamberin izlerinin bulunduğu Hawara Piramidi ve Karun Gölüne gidip gidemeyeceğimizi öğrenmek istedim.
Neslişah araştırmalarını tamamladığında bana bir iyi birde kötü haberlerle geldi. İyi haber Hawara Piramidi turizm bölgesi dışındaydı ama polis koruması ile oraya gidebilecektik. Kötü haber ise Piramit’in yasak odası için yüzde 50 lik bir şans vardı. Bu yüzden de geziyi açıkladığımızda bu yasak odayı ilanda belirtmedik. İşte tam o noktada bu geziye 40 kişi limiti koyduk çünkü 40 sayısı Enki yani Mısır’daki Ptah’ın sayısıydı…
Kayıtlar ile geçen 3 aylık süre sonunda güzel haber geldi: Büyük Piramit’in yasak odası Mısır hükümetince grubumuza açılacaktı. Kayıtlarımız tam 40 kişi olduğunda sayının dolduğunu duyurduk ama sadece yasak oda için üç günlük gelen üç arkadaşımızı da kıramadık.
Artık 40+3 kişiyle Mısır’ı fethetmeye hazırdık ve 24 Ocak 2018 Çarşamba öğlen saatlerinde Atatürk Havalimanında bir araya geldiğimizde bazı endişeler gün yüzüne çıktı. Mısır seyahatleri için çok fazla söylenti vardı ama en fazla karşımıza çıkan yaşanabilecek bağırsak şikayetleri konusuydu. Via Maris Turizm bu noktada kurulan watsupp grubundan tüm grubu hem bilgilendirdi hem de rahatlattı. Gezi boyunca seçilen tüm tesisler beş yıldızlıydı, yemekler sadece firmanın bizi götüreceği yerlerde yenecekti, yiyecek ve içecekler sadece bize gösterilen yerlerden temin edilecekti, başka yerlerden asla hiçbir gıda alınmayacaktı. Bunun gibi kurallar ile sağlığımız güven altına alındıktan sonra artık rahatlamıştık ve Egypt Air uçağına binmeye hazırdık.
1. Gün - 24.01.2018
Uçağın yarısı bizim geziye gelenlerle doluydu ve büyük bir keyifle uçuşumuz başladı. Yaklaşık 2,5 saat süren uçuşun ardından bizi Kahire Havaalanında bir sürpriz bekliyordu: Yerel turizm acentesi Mısır’ın folklör ekibi ile bize bir karşılama hazırlamıştı. İkinci sürpriz ise yine yerel acente tarafından söylendi: İlk akşam teknede “Welcome to Egypt” gecesi düzenlenecekmiş bizim için. Havaalanından ayrılıp Kahire’nin en prestijli otellerinden biri olan Sofitel Oteldeki odalarımıza yerleşip biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için aşağı indik ve otobüse bindik.
Welcome to Egypt gecemiz muhteşemdi diyemeyeceğim çünkü ben eğlenceye düşkün biri değilim. Bu gecede grubumuzdan çok eğlenende oldu hiç eğlenmeyende.
Ancak yemeklerin dağıtılış biçimi hiçbirimizin hoşumuza gitmedi ve hatta bize stres yaşattı: Acaba diğer yemeklerde böyle zorlu süreçlerle mi alınacaktı? Hemen durumu Neslişah’a ilettik ve o da memnun olmadığını söyledi. Yerel acentenin bu organizasyonu yaptığını ve ekstra bir durum olduğunu izah etti. Gerçekten de o günden sonra yemek sorunu bir daha yaşamadık.
2. Gün - 25.01.2018
Sabah kahvaltımızın ardından ilk olarak Kahire Müzesine gittik ve iki saatlik gezinin ardından artık Büyük Piramit’in yasak odası için hazırdık.
Mısır polisi eşliğinde grubumuz Büyük Piramit’e girdiğinde fark ettik ki öğle arası piramitler kapalıymış ve sadece içeri de biz varmışız. Kısaca Büyük Piramit’i bir saatliğine kapatmışız.
Yasak oda bizler için açıldığında herkesi büyük bir heyecan kapladı. Burası Kraliçe odası olarak biliniyordu ve robot araştırmalarının tamamı bu oda merkezli yürütülüyordu. Odanın doğu duvarında garip bir niş vardı, bunun dışında oda çıplak ve boştu. Bu oda piramidin kuzey-güney ekseninin tam ortasındaydı.
Odanın neden yasak olduğu ile ilgili hiçbir bilgi yoktu ama bize göre nedeni belliydi:
Vaktiyle anunnakilerin uçuş kontrol merkezleri olarak hizmet etmiş olan bu piramit ve odalar inisiye gibi önemli amaca hizmet etmektedir. Vaktiyle uçuş cihazları için sağlanan enerji zirve taşınında yok oluşuyla bugün çok verimli akmamaktadır. Ancak Büyük Piramit ley hatları dediğimiz hatların merkezinde olan piramittir ve tam da orta noktasından ciddi bir enerji geçişi yaşanmaktadır.
Kutsal geometriye göre tam da orta noktası bugün yasak olan Kraliçe Odası’dır. Buraya giren insanlar eğer inisiyeye hazır değilse çok farklı sıkıntılar ve sendromlarla karşılaşabileceği için turistlere yasaklanması gayet doğaldır.
Bizler bir saat boyunca yasak odadaki nişte, büyük galeri de ve sandık bulunan büyük odada zaman geçirdik. Özellikle enerjinin geçtiği yasak odadaki nişte çok özel deneyimler yaşayan arkadaşlarımız oldu. Ben ise gördüğüm ve çekime aldığım orb akışı dışında özel bir şey yaşamadım. Sadece herkes gibi piramitten çıktığımda kendimi çok sağlıklı ve kıpır kıpır hissediyordum.
Büyük Piramit’ten çıktığımızda satıcıların üzerimize akın edişinin hala hatırlarım, tam bir kabus gibiydi. “Yavaş yavaş Hasan Şaş” cümlesini de ilk kez orada duydum. İlk duyduğumda tebessüm ve sevgiyle karşılık verdiğim bu cümle, gezi sonuna kadar kabusumuz oldu desem yeridir. Gittiğimiz her yerde Türk olduğumuzu öğrenen satıcılar aynı espiriyi yapıp durdu…
Büyük Piramitten sonra diğer iki piramidin çevresinde bir süre gezindik, fotoğraflar çektik. Sonra da Sfenks’e uğrayıp, papirüs alışverişi yapıp otelimize geri döndük.
3. Gün - 26.01.2018
Kahvaltının ardından, otobüsümüze verilen bir silahlı polis ve iki eskort polis aracıyla Karun Gölü’ne doğru hareket ettik. Bahr Yusuf yani Yusuf’un Su Yolu ve Hawara Piramidine ulaştığımızda silahlı askerler bizi bekliyordu.
Yusuf’un yedi yıllık bolluk döneminde bu kanalı yaparak yapay Karun Gölü’ne ek olarak Moiris Gölü’nü oluşturduğu ve tahıllardan ziyade suyu depoladığı üzerine görüşler ve araştırmalar bulunmaktaydı.
İşte burada Bahr Yusuf(Yusuf’un Su Yolu), suyu dağıtan Hawara Piramidini ve bu yapay gölün havzasını gördük. Gerçekten de çölün ortasında bir vaha yaratılmıştı bu kanal sayesinde…
Buradan ayrılıp Karun Gölü’ne doğru hareket ettik ve turizmin hiç uğramadığı yerlerde kendimizi bulduk. Çöl ile göl yan yanaydı burada ve itiraf edeyim gezinin bu kısmı hiçte istediğim gibi geçmedi çünkü polislere bağlı kaldık. Bir tesiste zaman geçirdik, bize merakla bakan ilk defa turist görmüş yöresel halk ile gülüştük ve güvenliğimiz nedeniyle çok fazla gezmemize izin verilmeden Karun Gölü’nden ayrılarak otelimize döndük.
4. Gün 27.01.2018
Kahvaltının ardından bavullarımızla otelden ayrıldık ve Piramidin yasak odası için üç günlük turumuza katılan üç arkadaşımızı da Türkiye’ye uğurladık. Geriye kalan 40 kişilik ekibimizle önce Memphis Müzesini ziyaret ettik. Orada dev bir 2. Ramses heykeli vardı. Sonra Red Piramit’e gittik ve orada epey bir zaman geçirdik. İsteyenler piramidin içine girdi isteyenler de benim gibi dışına tırmandı.
İmhotep Müzesi ziyaretimizin ardından Sakkara’daki basamaklı piramide gittik. Mısır’ın etkileyici piramitlerinin ilkinin üçüncü hanedanlığın ikinci firavunu olan Djoser adında biri tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Djoser, İmhotep adındaki zeki bilimci ve mimarına çok büyük bir mezar inşa etme emrini vermiştir. İşte bu piramidi ziyaretimizde ilginç bir olay yaşadık. Grubumuzda iki kişi gözlerini kapatıp meditasyon için bir köşeye oturduğunda görevliler gelip uyardılar. Bakar mısınız olaya; meditasyon yasakmış ve gezi boyunca görevliler grubumuzu takip ettiler gözleri kapatmayalım diye….
Sakkara’dan ayrıldıktan sonra 19:30’da bizi Luxor’a götürecek yataklı trene yerleştik ve akşam yemeğimizi trende yedik.
5. Gün 28.01.2018
Sabah kahvaltısı trende yaptık ve Luxor’a vardığımızda saatler sabahın dördünü gösteriyordu. Otobüsümüze binerek Abydos’a doğru yola çıktık. Burada 2. Ramses’in babası 1. Seti’nin tapınağını ziyaret ettik. Abydos’ta meşhur helikopter, denizaltı hiyeroglifleri bulunmaktadır.
Bugün Abidos, Abidos Kral Listesi olarak bilinen 19. hanedan döneminden kalma bir kitabenin olduğu 1. Seti'nin anıt mezarı ile dikkat çekmektedir. Kitabe firavun Menes'ten başlayarak Seti'nin babası olan 1. Ramses'e kadar önemli kralların kartuşlarının sıralandığı bir kronolojik listedir.
Yine Abydos deyince akla en önemi reenkarnasyon hikayelerinden biri olarak görülen Dorothy Eady adlı bir İngiliz gelir. Kendisinin 1. Setinin bir rahibesi olduğunu iddia eden Dorothy Mısır’a taşınmış ve hayatının sonuna dek tapınakta yaşamıştır.
Abydos’un bana göre önemi ise bambaşkadır. Orası bir anunnaki iniş pistidir. Şunu söyleyeyim gezi başından sonuna kadar beni en çok etkileyen yer burası oldu.
Abydos’tan sonra Denderah’a Hathor’un Tapınağı’na doğru yola çıktık. Uzun bir yolculuktan sonra meşhur elektrik ampülleri ile karşılaştık.
Norveçli bir elektrik mühendisi, resmin bir elektrik lambası tasladığını öne süren ilk kişidir.
Peter Krassa ve Rainer Habeck , Firavunların Işıkları başlıklı bir rölyef üzerine bir kitap yayınlamış ve başka bir elektrik mühendisi olan Zeichnung Garn-Birne, daha sonra Dendera lambasının çalışma modelini oluşturmuştur.
Yine ampüllerin yanında yeryüzü enerjisini elektrik enerjisine çevirdiğini anlatan çizimler bizi etkiledi.
Ayrıca bu tapınağın duvarlarında hiçbir tapınakta olmayan semboller ve garip şekiller vardı.
İkinci katta ise, doğu köşesinde, Tanrı Osiris’in şapeli bulunuyordu. Duvarlarında, yeraltının tanrısına yakışır, ölümden doğan Osiris’i temsil eden sahneler anlatılıyordu. Osiris’e adanmış şapelin tavanında yer alan güneş saati ve dairesel Zodyak görülmesi gereken yerlerden birisiydi. Alçak tavanda yer alan Zodyak diske işlenmiş koç, boğa, cennetlik ikizler, yengeç, aslan, başak, terazi, akrep, yay, oğlak, kova ve parlak kuyruklarıyla balık mükemmel detaylarıyla seçilebiliyordu. Ancak tapınaktan çıkartılan ünlü Zodyak Kabartma, bugün Paris, Fransa Louvre Müzesi’nde sergileniyor.
Hathor’un dinginlik enerjisini içimizde hissederek tapınaktan ayrılarak akşam yemeği ve konaklama için Luksor’daki muhteşem otelimize Steigenberger Nile Palace’ye yerleştik.
6. Gün 29.01.2018
Kahvaltının ardından otelden ayrılarak Nehri gezimizi yapacağımız beş yıldızlı MS Tuya Deluxe Nile Cruise gemisine yerleştik.
Ardından sandallarla Nil’in karşısına geçerek Krallar Vadisi, Hatşepşut Tapınağı ve Medinet Habu için otobüsümüze bindik. İlk durağımız Firavunlar dönemi sonrasındaki kralların mezarlarının bulunduğu Krallar Vadisi oldu.
Buradaki en ilginç mezar ise Tutankhamun’a aitti çünkü bulunuşunda ve sonrasında çeşitli lanetlerin oluştuğu inanışı mevcuttu. Krallar Vadisinden sonra ilk ve tek kadın firavun Hatşepşut’un Tapınağına gittik.
Hatşepşut, Son Çağrı kitabımın bir karakteri olduğu için benim için çok özel bir yere sahipti ve haliyle Hatşepşut Tapınağı beni çok etkiledi. Burada dikkat ettiğim şey Türkiye’den ya da başka yerlerden gelen turların burayı rotaya eklememelerine rağmen muazzam bir kalabalığın oluşuydu. Dişil uyanışın simgelerine dönüşmüş bir yer olacak ki gelenlerin büyük bir kısmı kadınlardan oluşmaktaydı.
Hatşepşut Tapınağının ardından Aslan Tanrıça Sekhmet’in tapınağı Medinat Habu ‘yu ziyaret ederek akşam yemeği için gemiye döndük. Yemekten hemen sonra da Luksor Tapınağına gece ziyareti gerçekleştirdik.
İçinde 13. Yüzyıl'da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii bulunan bu hoş tapınağın ardından gemiye döndük.
7. Gün 30.01.2018
Gemideki kahvaltının ardından sandallarla Karnak Amon Ra Tapınağına gittik. Dört bin yıl önce hac yeri de olan Karnak, dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en geniş antik yapıdır. 800 metre genişliğinde ve 1,5 km uzunluğunda arasında geniş bir bölgeyi kapsamaktadır. Amon Ra’nın en önemli sembollerinden biri olan koç başlı sfenkslerin bizi karşıladığı bu muazzam tapınak gruptaki herkesi çok etkiledi.
En çokta Amon Ra’nın hayatını 2014’te romanlaştıran beni etkiledi.
Öğlene kadar devam eden gezimizden sonra gemiye geri döndük ve öğlen yemeğinin ardından gemimiz Nil üzerinde yol almaya başladı. Tüm gün yol alan gemimiz gece yarısı Edfu’da demirledi.
8. Gün 31.01.2018
Kahvaltının ardından Edfu’da bulunan Horus tapınağını ziyaret ettik. Edfu Tapınağı, Nil Nehri'nin batı kanadındaki Edfu şehrinde yer alan Antik Mısır dönemine ait bir tapınaktır. Şahin başlı tanrı Horus'a ithafen inşa edilmiştir. Karnak Tapınağı'ndan sonraki en büyük ve günümüze kadar en iyi muhafaza edilmiş antik tapınaktır. İnanna, Aştoret adıyla ilk kez bu tapınakta yazılmıştır.
Ziyaretimizin ardından gemiye döndük ve öğlen yemeğinin ardından Nil üzerindeki seyir zevki le KomOmbo’ya doğru hareket ettik.
Akşamüstü Nil Nehri kenarındaki KomOmbo Tapınağına ulaştık. Zamanında Mısır’ın şifa merkezi olan Sobekh ile Horus’un ortak tapınağını ziyaret ettik.
Kadim Mısır’ın en önemli şifa merkezi olarak bilinen Kom Ombo Tapınağı’nda ilk kez ISIS'in HORUS'un gözünü yerine takma operasyonundan bahsedilmektedir ve Horus'un gözü bugün dahi Mısır’da ters R olarak Tip Bilim’ini temsil etmektedir. Ayrıca Drunvalo Melchidesek’in Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı kitabında anlatılan Timsah inisiyasyonu bu tapınakta yapılmaktadır.
Tapınak ziyaretimizin ardından gemimiz tekrar harekete geçti ve bizlerde 31 Ocak gecesi İsis’in kanlı dolunayını izlemek üzere terasa çıktık. İşin ilginç yanı ise ertesi gün İsis’in Tapınağını ziyaret edecek olmamızdı.
9. Gün 01.02.2018
Kahvaltının ardından Aswan’ın meşhur büyük barajını görerek Mısır’ın en güzel noktalarından birisine, Tanrıça İsis’in Philae’deki tapınağına gittik. Aswan Barajı Dumuzi’nin öldüğü yerdi ve tapınağa giderken duygusal anlar yaşadık. Tapınak ada üzerinde kurulu olduğu için Nil nehri üzerinden teknelerle ulaştık.
İsis’in dinginlik ve huzur veren enerjisiyle ziyaretimizi tamamlayarak Hatşepşut’un Bitmemiş Obelisk’ini gördük. Öğle yemeğinin ardından Nil Nehri’nin üzerinde teknelerle Nübye Köyü’ne doğru yola koyulduk. Bu arada Elephantine Adasından ve Enki(Ptah)’nin Nil Nehri’nin akışını düzenlemek için oluşturduğu savakların yanından geçerek otantik köye ulaştık.
Gezimizin finalini burada yapıp akşam yemeği için gemiye döndük.
10. Gün 02.02.2018
Uçağımız sabah 5:30’da Aswan’dan kalkıyordu o yüzden de erken uyandık ve Kahire aktarmalı bir uçakla yurdumuza döndük.
Gezinin ardından
Biz muhteşem, bilgi dolu, bol enerjili on gün geçirdik. Bireysel olarak benim en çok ilgimi çeken şey altı bin yıllık Mısır Uygarlığının şu an ki Mısır’dan çok farklı olduğuydu. Hem estetik ve teknoloji olarak hem de insanlar olarak sanki o üst medeniyet ve çocukları o bölgeyi tamamen terk etmiş yerine şu an ki Mısırlılar bölgeye yerleşmişti.
Son olarak Champollion’un “gizemin tek bir adı vardır o da Mısır’dır.” sözü kendini doğrulamıştı.
Yine ampüllerin yanında yeryüzü enerjisini elektrik enerjisine çevirdiğini anlatan çizimler bizi etkiledi.
Ayrıca bu tapınağın duvarlarında hiçbir tapınakta olmayan semboller ve garip şekiller vardı.
İkinci katta ise, doğu köşesinde, Tanrı Osiris’in şapeli bulunuyordu. Duvarlarında, yeraltının tanrısına yakışır, ölümden doğan Osiris’i temsil eden sahneler anlatılıyordu. Osiris’e adanmış şapelin tavanında yer alan güneş saati ve dairesel Zodyak görülmesi gereken yerlerden birisiydi. Alçak tavanda yer alan Zodyak diske işlenmiş koç, boğa, cennetlik ikizler, yengeç, aslan, başak, terazi, akrep, yay, oğlak, kova ve parlak kuyruklarıyla balık mükemmel detaylarıyla seçilebiliyordu. Ancak tapınaktan çıkartılan ünlü Zodyak Kabartma, bugün Paris, Fransa Louvre Müzesi’nde sergileniyor.
Hathor’un dinginlik enerjisini içimizde hissederek tapınaktan ayrılarak akşam yemeği ve konaklama için Luksor’daki muhteşem otelimize Steigenberger Nile Palace’ye yerleştik.
6. Gün 29.01.2018
Kahvaltının ardından otelden ayrılarak Nehri gezimizi yapacağımız beş yıldızlı MS Tuya Deluxe Nile Cruise gemisine yerleştik.
Ardından sandallarla Nil’in karşısına geçerek Krallar Vadisi, Hatşepşut Tapınağı ve Medinet Habu için otobüsümüze bindik. İlk durağımız Firavunlar dönemi sonrasındaki kralların mezarlarının bulunduğu Krallar Vadisi oldu.
Buradaki en ilginç mezar ise Tutankhamun’a aitti çünkü bulunuşunda ve sonrasında çeşitli lanetlerin oluştuğu inanışı mevcuttu. Krallar Vadisinden sonra ilk ve tek kadın firavun Hatşepşut’un Tapınağına gittik.
Hatşepşut, Son Çağrı kitabımın bir karakteri olduğu için benim için çok özel bir yere sahipti ve haliyle Hatşepşut Tapınağı beni çok etkiledi. Burada dikkat ettiğim şey Türkiye’den ya da başka yerlerden gelen turların burayı rotaya eklememelerine rağmen muazzam bir kalabalığın oluşuydu. Dişil uyanışın simgelerine dönüşmüş bir yer olacak ki gelenlerin büyük bir kısmı kadınlardan oluşmaktaydı.
Hatşepşut Tapınağının ardından Aslan Tanrıça Sekhmet’in tapınağı Medinat Habu ‘yu ziyaret ederek akşam yemeği için gemiye döndük. Yemekten hemen sonra da Luksor Tapınağına gece ziyareti gerçekleştirdik.
İçinde 13. Yüzyıl'da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii bulunan bu hoş tapınağın ardından gemiye döndük.
7. Gün 30.01.2018
Gemideki kahvaltının ardından sandallarla Karnak Amon Ra Tapınağına gittik. Dört bin yıl önce hac yeri de olan Karnak, dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en geniş antik yapıdır. 800 metre genişliğinde ve 1,5 km uzunluğunda arasında geniş bir bölgeyi kapsamaktadır. Amon Ra’nın en önemli sembollerinden biri olan koç başlı sfenkslerin bizi karşıladığı bu muazzam tapınak gruptaki herkesi çok etkiledi.
En çokta Amon Ra’nın hayatını 2014’te romanlaştıran beni etkiledi.
Öğlene kadar devam eden gezimizden sonra gemiye geri döndük ve öğlen yemeğinin ardından gemimiz Nil üzerinde yol almaya başladı. Tüm gün yol alan gemimiz gece yarısı Edfu’da demirledi.
8. Gün 31.01.2018
Kahvaltının ardından Edfu’da bulunan Horus tapınağını ziyaret ettik. Edfu Tapınağı, Nil Nehri'nin batı kanadındaki Edfu şehrinde yer alan Antik Mısır dönemine ait bir tapınaktır. Şahin başlı tanrı Horus'a ithafen inşa edilmiştir. Karnak Tapınağı'ndan sonraki en büyük ve günümüze kadar en iyi muhafaza edilmiş antik tapınaktır. İnanna, Aştoret adıyla ilk kez bu tapınakta yazılmıştır.
Ziyaretimizin ardından gemiye döndük ve öğlen yemeğinin ardından Nil üzerindeki seyir zevki le KomOmbo’ya doğru hareket ettik.
Akşamüstü Nil Nehri kenarındaki KomOmbo Tapınağına ulaştık. Zamanında Mısır’ın şifa merkezi olan Sobekh ile Horus’un ortak tapınağını ziyaret ettik.
Kadim Mısır’ın en önemli şifa merkezi olarak bilinen Kom Ombo Tapınağı’nda ilk kez ISIS'in HORUS'un gözünü yerine takma operasyonundan bahsedilmektedir ve Horus'un gözü bugün dahi Mısır’da ters R olarak Tip Bilim’ini temsil etmektedir. Ayrıca Drunvalo Melchidesek’in Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı kitabında anlatılan Timsah inisiyasyonu bu tapınakta yapılmaktadır.
Tapınak ziyaretimizin ardından gemimiz tekrar harekete geçti ve bizlerde 31 Ocak gecesi İsis’in kanlı dolunayını izlemek üzere terasa çıktık. İşin ilginç yanı ise ertesi gün İsis’in Tapınağını ziyaret edecek olmamızdı.
9. Gün 01.02.2018
Kahvaltının ardından Aswan’ın meşhur büyük barajını görerek Mısır’ın en güzel noktalarından birisine, Tanrıça İsis’in Philae’deki tapınağına gittik. Aswan Barajı Dumuzi’nin öldüğü yerdi ve tapınağa giderken duygusal anlar yaşadık. Tapınak ada üzerinde kurulu olduğu için Nil nehri üzerinden teknelerle ulaştık.
İsis’in dinginlik ve huzur veren enerjisiyle ziyaretimizi tamamlayarak Hatşepşut’un Bitmemiş Obelisk’ini gördük. Öğle yemeğinin ardından Nil Nehri’nin üzerinde teknelerle Nübye Köyü’ne doğru yola koyulduk. Bu arada Elephantine Adasından ve Enki(Ptah)’nin Nil Nehri’nin akışını düzenlemek için oluşturduğu savakların yanından geçerek otantik köye ulaştık.
Gezimizin finalini burada yapıp akşam yemeği için gemiye döndük.
10. Gün 02.02.2018
Uçağımız sabah 5:30’da Aswan’dan kalkıyordu o yüzden de erken uyandık ve Kahire aktarmalı bir uçakla yurdumuza döndük.
Gezinin ardından
Biz muhteşem, bilgi dolu, bol enerjili on gün geçirdik. Bireysel olarak benim en çok ilgimi çeken şey altı bin yıllık Mısır Uygarlığının şu an ki Mısır’dan çok farklı olduğuydu. Hem estetik ve teknoloji olarak hem de insanlar olarak sanki o üst medeniyet ve çocukları o bölgeyi tamamen terk etmiş yerine şu an ki Mısırlılar bölgeye yerleşmişti.
Son olarak Champollion’un “gizemin tek bir adı vardır o da Mısır’dır.” sözü kendini doğrulamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder