12 Ocak 2012 Perşembe

Kopyalarımız hangi evrende yaşıyorlar?


Bilim yüz yıldan beri öteki dünya ile ilişkinin peşinde;
Kopyalarımız hangi evrende yaşıyorlar?"Ara, bulacaksın, sana doğa yardım edecek,gerçeğin keşfi için; Fakat eğer sen bu yolları aşarken kendine muktedir değilsen, sadece izlemeyi keşfet ve onların yaptıkları araştırma ve soruşturmaları dinle..."
"Arthur Findlay´ın "Rock of Truth-Gerçek Kayası"dan"

Epictetus
19. Yüzyıl´dan bugüne kadar, bilim dünyasında ün kazanmış, saygın bir grup bilim adamı, ölümsüzlüğün doğal yani fiziksel bir olay olduğunu belirlemeye çalıştılar. Tüm bu çalışmalar insani dinlerin getirdiği yaklaşımların tamamı ile taban tabana zıttı. Bu bilim adamlarının bazıları, başka alanlardaki buluşlarıyla toplumun geleneksel düzenini ve yaşamını değiştirebilecek kadar başarılı olmuşlardı. Kendilerini ciddiye alan birçok rasyonalistin ve hümanistin önemli buluşlarının ve tezlerinin karşısına, Hıristiyan din kurumu ile birleşmiş kurumsallaşmış gelenekçi bilim çevrelerinin şiddetli tepkiler vererek çıktılar. Öncülerin birisi 1688´de İsveç´de doğan Emanuel Swedenborg´dur; Swedenborg dikkate değer bir bilim adamıydı, 9 dili konuşuyordu ve 7 bilim dalında 150 eser vermişti, pratik zekası olağanüstüydü, planörü, denizaltını ve sağırlar için özel bir kulaklığı keşfetti. Swedenborg saygı gören bir bilim adamıydı, parlamentoya seçilerek uzun bir süre Maden Bakanlığı görevini yürüttü. Ölümüne kadar zihinsel dengesini ve pratik düşünce yetisini hiç yitirmedi. Ve Swedenborg yaşamının 20 yılını başka boyutları araştırarak geçirmişti; şöyle diyordu; "Aklıbaşında olan herkesle saatlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca konuştum, çoğunu bu fizik yaşam süresince tanıyordum. Hepsinin amacı, yaşamın ölümden sonra da sürmesi gerektiği doğrultusundaydı, bunu istiyorlar ama yanısıra da ölümlere tanık olma tahammülünü sürdürüyorlardı."
Bir başka boyuttan sızan görüntüler;
İlginçtir, Swedenborg´un evrenle ilgili görüşü dikkat çekecek kadar 20, Yüzyıl´ın Quantum Fiziği Kuramı ile paralellik ve benzeşmeler içerir. Newton döneminde maddeyi oluşturan atomlara harekete geçirilmiş bir dış gücün nüfuz edemeyeceği kabul edilir ve karşıt görüşler tartışılırdı ama Swedenborg bir seri partikülün (parçacık) bir dizi kapalı enerji girdabında spiral şeklinde sonsuz hızda hızlandırılarak zincirleme reaksiyonunun oluşturulabileceğini düşünüyordu. İngiltere´deki Ruhsal Araştırmalar Derneği´nin kurucularından olan Sir William Crookes, aynı zamanda da Kraliyet Derneği´nin üyesi ve bir dönemde de başkanıydı. Aralarında Talyum´unda bulunduğu altı elementi keşfetti, zamanını en önemli bilim adamı olarak kabul ediliyordu. Yine o dönemin ünlü medyumu D. D. Hume ile beraber çalışarak levitasyon yani ağırlığın yitirilerek havaya yükselme olayını araştırdı. Ruhsal ilişki ve levitasyonla ilgili kesin fotoğraflar elde edilerek olay ölümsüzleştirildi, aralarında ünlü bilim adamı ionizasyon araştırmacısı ve Atlantik okyanıs altı telefon kablosu döşenmesinin yöneticisi Cromwell F. Varley´in bulunduğu bir grup bilim adamı testler yaparak, bir hilenin veya şarlatanlığın bulunmadığı sonucuna vardılar. Sonuçta, Crookes´un ölmüş karısının görüntülerini oluşturan bir dizi olay ortaya konulunca, ölümden sonra yaşam gerçeğinin inanılırlığı kabul edildi.
"Gözlerimizle gördük."
Bu bilimsel grubun içinde, Lord Balfour, Sir William Barrett, Sir Oliver Lodge, Lord Raleigh, elektronların kaşifi J.J. Thompson ve Evrim Kuramı´nı Darwin´den bağımsız olarak aynı zamanda ortaya atan Alfred Russell Wallace´de bulunuyordu. Gramofonun ve elektrik ampulünün bulucusu Amerikalı Thomas Alva Edison bir ruhçuydu ve mekanik ortamda ölülerle ilişkinin yolunu arıyordu. Televizyonun yaratıcısı ve kızıl-ötesi kameranın kaşifi John Logie Baird, Edison´un ölümünden sonra bir medyum aracılığı ile onunla ilişki kurma çabasının içindeldi ve şöyle diyordu; "Birçok şaşırtıcı olaya tanık oldum ve bu olaylar sahtekarlık olayının ulaşamayacağı bir konumdaydılar." 20. Yüzyıl´ın bir diğer önemli bilim adamı olan fizikçi ve Kanada parlamenteri Glen Hamilton, laboratuarında oluşturduğu kesin kontrol koşulları altında, özel bir bataryadan güç alan 14 adet flaşlı kameradan yararlanarak, her açıdan görülebilen garip görüntülerin fotoğraflarını çekti. Deneylerin yapıldığı ortamda bulunan gözlemcilerin arasında, tıp doktorları, iki avukat, elektrik ve iç alan mühendisleri bulunuyordu. Her tanık, kendinden emin olarak şöyle diyordu; "Zaman zaman ölülerin görüntülerini gözlerimizle gördük."
"Ruhların Sesi" kaydediliyor;
Avrupa´da 1900´lerin başından, 1920´lere kadar aralarında o dönemin önemli bilim adamları olan Baron von Schrenck-Notzing, Profesör Charles Richet, Professor Eugene Osty ve Professor Gustav Geley´in bulunduğu bir grup bilimci laboratuar koşulları altında, benzer görünteliren oluştuğuna tanıklık ettiler. Yazdıkları raporlarda, tüm olası sahtekarlık ve hileleri araştırdıklarını ama bulamadıkları belirttiler. Bu dönemde de, Reenkarnasyon konusunda, dünyaca ünlü psikologların ve psikiyatrların ölümden sonra yaşamı araştırdıklarını ve ulaştıkları çok önemli sonuçları ciddi biçimde dokümante ettikleri görülüyor. Psikolojinin babası ve en önemli ismi Sigmund Freud, ölüm döşeğinde eğer bir daha dünyaya gelirse, tüm çalışmalarını Parapsikoloji alanında yapacağını söylüyordu. Psikiyatrinin en etkin ismi olan Dr. Carl G. Jung, ölümden sonra yaşamı onaylıyor ve ölümden sonra ruhlarla ilişki kurulabileceğini itiraf ettiğini, söylüyordu (Derlenmiş Mektuplar; Cilt 1/Sayfa 431). Elektronik ruhsal ses kayıtları, günümüzde de birçok ülkede sürdürülüyor. Ciddi ve önemli kaynaklardan gelen bilgilerle her an karşılaşıyoruz, bunların arasında ABD´den Mark Macy ve Lüksemburg´daki ITC Grubu bulunuyor. Bu çalışmalarda öte yandan geldiği söylenen kayıtların bulunduğu tarafsız gözlemcilerce belirtiliyor. Kullanılan aygıtlar radyo, faks, televizyon ve telefon gibi bilinen araçlardan oluşuyor. Örneğin Marc Macy´nin yaptığı bir tür videoyu kullanan Victor Zammit, Macy ile "Ruhların Sesi" ni kayıt olayının yaratıcısı olan ölü Dr. Raudive´in bu yoldan ilişki kurduklarını öne sürüyor.

Ama bu ses dünyadan gelmiyor...
Bu kayıtlarda birbiriyle konuşan iki erkeğin sesi duyuluyor ve Raudive´in sesi tanımlanabiliyor. Raudive´in ruhsal dünya ile ilişki kurma tekniğini ruhsal dünyada da araştırarak, ulaştığı bilgileri bu tarafa ilettiği iddia ediliyor. Richard Lazarus´un yazdığı "The Case Against Death" adlı kitapta Raudive´in ruhsal dünyadan gelen sesinin, bilgisayarlarda analiz edildiği ve örneklerde Raudive´in yaşarken ve öldükten sonra kaydedilen sesinin aynı olduğunun kanıtlandığı belirtiliyor. Daha da ötede, bir ses uzmanı ve mühendisi olan Brezilya Sao Paulo Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi´nden Prof. Carlos Eduardo Luz´un yönettiği deneylerde kullanılan yüksek kapasitede bilgisayarlarda yapılan testlerde Raudive´in sesinin tanımlandığı onaylanıyor. Bir ses bandında, Raudive´le konuşan Sonia Rinaldi, doktorun sesine 1.428 Hz´de raslayınca, ortaya şaşırtıcı bir sonuç çıkıyor. Çünkü bir erkek sesinin 100 ile 130 Hz arasındaki bir alanda olması gerekiyor yani Raudive´in sesi dünyadan gelmiyor.
Evet ilişki var ama ölülerle değil, sizinle... Çünkü ölmüyoruz...
Bugün İngiltere´de yaşayan matematikçilerden ve üniversite profesörlerinden oluşan bir grup bilimci, atom altı parçacıklar üzerinde deneyler yapıyorlar ve matematik hesaplamalarla ulaştıkları sonuçları Ruhsal Olaylar´ın açıklaması olarak tanımlıyorlar. Uluslararası Teorik Fizik Merkezi´nin yöneticisi olan Nobel ödüllü Prof. Abdus Salam, bu grubun arkasındaki finansal desteği oluşturuyor yani birileri bu konuda büyük paralar harcıyorlar. Termodinamik ve akışkan mekanizm uzmanı eğitmen Ron Pearson, "Intelligence Behind the Universe" adlı eserinde modern matematiğin, Crooks, Hamilton ve önceki diğer uzmanların çalışmalarını onayladığını kesin bir dille belirtiyor. Leeds Üniversitesi´nden astrofizikçi Sam Nichols, Pearson´un hesaplarını destekleyerek, ölülerle ilişki iddialarını doğruluyor ve önemsiz sanılan farklı atomik oluşumların aynı uzayı ve maddi dünyayı paylaştıkları açıklıyor. Edinburgh Üniversitesi´nden Astrofizikçi Michael Scott bu konuda şöyle diyor; "Quantum fiziğinin ilerlemesi artık bir gerçektir ve paralel evrenlerin varlığını haber veriyor. Özgün ve gerçek bir öz madde veya cevherin etkisi nedeniyle, bizim evrenimizle doğrudan ilişki kurulamıyor."
Bir biz varız, bizden ötede, sayısız sayıda...
Araştırmacı Michael Roll ise "The Physicists and Rationalists case for Survival After the Death of our Physical Bodies" adlı çalışmasında, ölümün, doğum kadar doğal olduğunu ve gelinen veya gidilen öteki dünyada Hıristiyanlar ya da öteki dinler için özel yerlerin bulunmadığının tartışılmaz bir sonuç olduğunu ileri sürüyor. Ama en önemli açıklama çağmızın ünlü fizikçilerinden birisinden geldi; Profesör Fred Alan Wolf, "Mind and the New Physics" adlı kitabında ulaşılan sonuçlara razı olduğu söylerken; "Bu fantastik bir ses, Quantum Mekaniği adlı bu yeni fiziğin varlığı artık tartışılamaz düzeyde. Bu sözcüğün sayesinde ağır ağır bir başka dünyaya, bir paralel evrene, çoğaltılmış bir kopyaya doğru gidiyoruz. Ve belki de iki değil, üç veya dört hatta daha çok paralel evrenler olabilir. Bu evrenlerin her birisinde siz, ben veya herkes yaşıyor olabilir daha da uygunu yaşıyor, yaşadı veya yaşayacak olabilir ya da daima yaşayacak olabilir ve bunların tümü canlıdırlar." Wolf´un sözleri inanılmazdır ve insanı şoka sokabilecek kadar etkindir. Burada sayısız bizlerin bulunduğu gerçeği saklıdır ve eğer öyleyse değişik karakterler taşıyan milyonlarca Hitler, Kennedy, Marilyn Monroe, Bill Clinton, Süleyman Demirel, Tarkan, Necmettin Erbakan, veya Tansu Çiller yaşamaktadırlar. Ne dersiniz? Bu gerçeği taşıyabilir miyiz?
Kaynak: FENOMEN

1 yorum:

  1. BUNUNLA İLGİLİ JET LI ' NİN ''TEK'' FİLMİNİ İZLEMENİZİ TAVSİYE DEDRİM

    YanıtlaSil