31 Mart 2013 Pazar

Kadim Şehirler - 4 : Baalbek (Lübnan)




Lübnan'ın Beka Vadisinde yer alan bu kadim şehir 1984 te UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Bu şehri bir Fenike Şehri olarak nitelendiren bilim dünyası 20 metreden daha uzun 800 ton ağırlığındaki tek sütun taşların nasıl kesildiği ve taşınıp monte edildiği sorularını görmezden gelmektedir.


Sümer Metinlerinin keşfiyle birlikte bu şehrin Fenikelilerden çok daha öncesinde var olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Peki Sümer zamanlarında bu şehir hangi amaçla inşa edilmişti? Kim inşa etmişti? Bu teknolojiye sahip insanlar kimlerdi?


Baalbek Şehrinin 1,5 km yakınındaki bir taş ocağından kesilip taşınmaya hazır hale getirilen fakat bir nedenden dolayı     tapınağa taşınamamış bir sütun görüyorsunuz.


Taş ocağından kesilerek tapınakta kullanılmış bir taş sütun görüyorsunuz.


Bizlere göre ise Baalbek Şehri kadim zamanda dünyamıza gelen Annuakilerin bir uzay platformuydu. Aşağıdaki Fenike Sikkesinde taş platformun üstündeki şey son derece canlı bir şekilde betimlenmiştir. Bu geniş taş platform hala mevcuttur.


İniş Platformunun dayanak noktasını Ağrı Dağı olarak seçen Annuakiler 30. kuzey paraleline 45 derecelik açıyla uzanan bir iniş yolu çizmişlerdi. Uzay Limanı ise Sina Yarımadasının ortasındaki düzlükte, düşey çizgilerin 30. paraleli kestiği yerde inşa edilmişti. İniş koridorunun güneyi doğu uzunda Musa Dağıyla iki kutsal tepesi bulunuyordu. Eş uzaklıktaki kuzeybatı ucunda ise düz bir plato uzanıyordu. Sonradan iki yapay dağ yani Mısır Piramitlerinin yapılmasıyla iniş koridoru tamamlanmış oluyordu. Daha küçük olan üçüncü piramit ise test amaçlı yapılmıştı. Sfenks'in yüzü ise Sina Yarımdasındaki Uzay Limanına bakmaktaydı.


BK: Baalbek, GZ: Gize, SP: Sina Uzay Limanı JM: Kudüs




Sina Yarımadasındaki Uzay Limanı MÖ. 2023 te yok edildiğinden beri yukarıdaki düzlük belirgin şekilde görünmektedir. Bölgedeki bu yok oluşun yaydığı radyasyonun etkileri bugün bile fark edilmektedir.


İstanbul Arkeoloji Müzesinde Yer Alan Bir Annuaki


Gılgamış'ın Baalbek ziyaretinin resmedildiği bir tablo...





Modern İnsanın Açıklanamayan Tarihi




Modern İnsanın Açıklanamayan Tarihi

Dünyada insansı varlıkların ilk ortaya çıkışını bulunan fosiller 25 Milyon Yıl önce yıl öncesine dayandırmaktaydı.
Doğu Afrika’daki keşifler HOMİNİD İnsansı Varlıklarına geçişlerin yaklaşık 14 Milyon Yıl önce olduğunu söylemekteydi.
Homo Sınıfına girecek ilk varlığın ise yaklaşık 3 Milyon Yıl önce ortaya çıktığı düşünülmekteydi.
Gerçekten insan gibi olduğu düşünülen ilk varlık olan Gelişmiş Australopithecus’un Doğu Afrika’da yaklaşık 2 Milyon Yıl önce yaşadığı sonucuna ulaşıldı.
Homo Erectus’un ise 1 Milyon Yıl önce ortaya çıktığı sonucuna ulaşıldı.
Bundan 100 Bin Yıl önce ise Neandertal diye bir sit alanında daha ileri bir ilkel insan kalıntıları bulundu. Bu insana sit alanının adı verildi ve Neandertal olarak adlandırıldı.
Gelişmiş Australopithecus ile Neandertal İnsanı arasında yaklaşık 2 Milyon Yıl olmasına rağmen, bu iki grubun araç gereçleri olan keskin taşlar neredeyse aynıydı ve görünüşleri de birbirine çok benzemekteydi.
Derken aniden 35 Bin Yıl önce yeni bir insan ırkı, yani Homo Sapiens ortaya çıktı ve Neandertal İnsanı Dünya üzerinden açıklanamaz bir şekilde siliniverdi. Cro-Magnon diye adlandırılan bu modern insanlar bizlere çok benziyordu. Cro-Magnon İnsanı tahtadan ve kemiklerden araç-gereçler ve silahlar yapıyordu. Klanlar hainde yaşıyor, mağara duvarlarındaki çizimler derinlik ve sanatsal yaklaşım içeriyordu. Hilal şeklindeki bir Ana-Tanrıçaya tapıyor, ölülerini gömüyordu.
Cro-Magnon İnsanının çıkışının doğal seyirde olması gerekenden çok önce olduğu bilim adamlarınca kabul ediliyor ancak açıklanamıyordu. Araştırmalar tüm dünyada bu noktaya yoğunlaşıyordu. 2 Milyon yılda taşların keskinliği noktasında bir gelişme yaşanırken birden nasıl böyle ileri bir insan ortaya çıkıvermişti? Tüm bunlar anlamsızlığını korurken Swanscombe, Steinheim ve Monmaria Kazı alanlarında yeni bilgilere ulaşıldı. Cro-Magnon İnsanının; Cro-Magnon İnsanından 250 Bin yıl kadar önce Batı Afrika ve Kuzey Afrika’da yaşamış olan erken bir Homo Sapiens’den türediği anlaşıldı.
Bu buluş bilim dünyasını allak bullak etmeye yetmişti. Modern İnsanın Homo Erectus’tan 700 Bin Yıl sonra, Neandertal İnsanından 200 Bin Yıl Önce ortaya çıkmış olması mantık kurallarına uymuyordu. Ayrıca Homo Sapiens önceki primatlardan her yönüyle farklıydı. Bu kadar uzun ve yavaş evrimsel süreç içerisinde kesinlikle beklenmeyen bir değişimdi. Tabiri caizse bir gecede primattan(İslam’daki adı Nesnas) insana dönüşüm gerçekleşmişti.
Prof. Dobzhanksky bu gelişmenin aynı zamanda Dünya buzul çağını yaşarken yaşanırken olması karşısında da çok şaşkın olduğunu ifade etmiştir. (Prof. Theodosius Dobzhanksky-Mankind Evolving) Araştırmaları sonucunda Modern İnsanın fosil bakımından birçok soydaş akrabası olduğunu ama atasının olmadığı görüşünü bilim dünyasına sunmuştu. Kısaca Homo Sapiens birden ortaya çıkmıştı.
İnsanın taşları doğal biçimiyle kullanmaktan başka, yontup başka amaçlarla kullanmayı öğrenmesi 2 Milyon Yıl almıştı. Niçin şu an ki teknolojimize kavuşmamız 2 Milyon Yıl daha almamıştı? Şu anda bile Dünya’da ilkel yaşayan Buşmanlar gibi topluluklar mevcuttur. Bizleri Buşmanlardan farklı kılan neydi? İlkel kabilelerde daha uygar olmamız için hiçbir bariz sebep olmamasına rağmen şimdiki teknolojimizle Neandertal İnsanından 50 Bin Yıl sonra Ay’a insan gönderebiliyoruz. Normal süreçte Buşmanlar mı bizim gibi olmalıydı, biz mi Buşmanlar gibi olmalıydık?
Cro-Magnon İnsanı üzerine yapılan araştırmalar sonucunda bilim adamları ilk Homo-Sapiensin kuzeyde Ağrı Dağı ve Toroslar, güneyde Suriye’deki tepeler, doğuda Zargos Dağlarının arasındaki bölümde yer alan mağaralarda ortaya çıktığı konusunda hemfikirdi.
Bu mağaralardan biri olan güney sınırımıza yakın Şanidar Mağarasıydı. 44 Bin Yıl önce buraya sığınan bir aile heyelan altında kalmıştı. Prof. Ralph Solecki bu mağarayı keşfettiğinde aslında çok daha derin bağlantılarında kurulmasına sebep olacaktı. Mağarada katman üstüne katman bulundukça bölgedeki yerleşimin 100 Bin ile 13 Bin Yıl öncesine kadar gittiğini bulacaktı. Bu mağaranın en büyük keşiflerinden biri de insanlığın ilerleme değil aslında gerileme yaşadığıydı. Belirli bir standarttan başlayarak sonraki nesiller daha az gelişmiş bir seyir izlemekteydiler. 13 Yıl öncede insanlık o bölgeden aniden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Bu tarihten sonra seri bir şekilde ilkel göçebe avcıları ve yiyecek toplayıcıları; çiftçilere ve çömlekçilere, şehir kurucularına, mühendislere, matematikçilere, gökbilimcilerine, yargıçlara, doktorlara, rahiplere dönüşüvermişti. Günümüzden 5800 yıl önce Sümerlerin ortaya çıkışı, yaşam standartları ise uygarlığın zirvesi kabul edilmişti. O günden sonra insanlık sürekli bir gerileme yaşanacaktı. Eski tabletlerde uzay haritaları bulunurken, Sümer Metinlerinde Güneş Sistemi kayıtlarına rastlanırken Orta Çağda “Dünya Dönüyor” diyenler asılacaktı.
Kısaca modern insanın günümüzden 300 Bin yıl önce doğal süreçten koparak birden ortaya çıktığı, 13 Bin yıl öncede ileri bir uygarlığa aniden sıçramış olduğu görülmektedir. 5800 Yıl önce ileri bir Sümer Medeniyeti yapılan kazılarda uygarlığın zirvesi olarak kabul edilirken ondan sonra gelen medeniyetlerde hep bir gerileme olduğu görülmektedir. Ta ki bir gün insanlık yeniden yükselişe geçti ve günümüz teknolojisine ulaştı… ( Gök Türk)
Kaynaklar:
http://www.tumblr.com/tagged/homo%20sapiens
http://laboratoryequipment.tumblr.com/post/14171335425/death-of-elephants-meant-rise-of-homo-sapiens
http://churchofcriticalthinking.org/missing_link.html
http://tolweb.org/Homo/16418
Zecheria Sitchin, 12. Planet