Güneş Sisteminin Onuncu Gezegeni: Nibiru - Planet X
Uzun süredir savunduğum, kitabıma temel olan, seminerlerimde de sürekli anlattığım bir tezim vardı: GÜNEŞ SİSTEMİNE AİT BİR 10. GEZEGEN (Sümerlilerin Nibiru'su, Babil'in Marduk'u, Günümüzün Planet X'i)
Ben hep şunu söyledim: "Iras uydusu ve günümüzün iki büyük teleskobu Atacama ve Antartika Teleskobu zaten bu gezegeni keşfetmişti ama ESA ve NASA örtbas ediyorlardı. Çok yakın zamanda diğer ülkelerde keşfettiklerinde bu örtbasın fazla uzamayacağına ve önümüzdeki 10 yılda PLANET X'in var olduğunun halka açıklanacağına inanıyorum."
Son günlerde bir çok dostum bana bu konuda çeşitli bilimsel makaleler ve araştırmalar yollamaya başladı. Ben 10 yıl demiştim ama anlaşılıyor ki artık o gün çok yakın çünkü diğer ülke teleskoplarının da görmeye başlamaları an meselesi.
Bugüne kadar yapılan Planet X araştırmalarını şöyle bir paylaşayım dedim. Çünkü yakında tvlerde bol bol görmeden önce biraz tanımak iyi gelecektir bana göre...
Uzun zamandır Uranüs ve Neptün’ün yörüngelerindeki düzensizliklerden dolayı şaşıran gökbilimciler, Güneş’ten bir hayli uzakta bir gezegenin daha mevcut olması olasılığını düşünmektedirler ve bu gezegene Planet X demişlerdir. Planet X, hem bilinmeyen hem de romen rakamıyla onuncu gezegen anlamına gelmekteydi.
Sümerlilerde Güneş, Ay ve on gezegen bulunduğunu söylemişlerdi. Şu ana kadar bildiğimiz 9 gezegen ve Nibiru/Marduk. Bilim dünyasının aradığı Planet X ile Sümerlilerin Nibiru’su bize göre aynı gezegendir.
Plüton 1930’da keşfedildiğinde bu büyük bir gökbilimsel ve bilimsel bir keşifti ama Dünya’yı sarsan bir keşif değildi. Onuncu gezegen Planet X daha önce keşfedilseydi Plüton gibi birkaç gün konuşulup geçilebilirdi. Ama artık böyle olamaz. Çünkü Nibiru mevcut ise, o zaman Sümerliler Anunnakiler konusunda da haklıydılar. Eğer Planet X mevcut ise bu Güneş Sisteminde yalnız değiliz.
1. Uranüs’ün keşfinin Neptün’ün keşfine ve onun da Plüton’un keşfine yol açmasının nedeni yörüngelerindeki düzensizliklerdi. Yine Halley Kuyrukluyıldızının tahmin edilen rotası üzerinde de bu düzensizlikler görüldü. Bu araştırmaları yapanlardan birisi olan California Lawrence Livermore Laboratuarı araştırmacısı Joseph L. Brady’in hesaplamalarına göre 64 AB uzaklıkta 1800 Dünya yılı yörüngeye sahip bir Planet X bulunmaktaydı. O ve Planet X’i arayan diğer bilim adamları bunu Güneş’in çevresinde dönen diğer dokuz gezegen gibi yuvarlak bir yörünge olarak düşünmekteydi. Olduğu yerde Güneş’in etrafında dönen ve bir dönüşü 1800 yıl süren bir Planet X.
Ancak Sümerliler Nibiru’nun ekliptik yürüngeye sahip bir gezegen olduğunu 1800 yıl boyunca Güneş’e yaklaştığını 1800 yıl boyunca da Güneş’ten uzaklaştığını yazmışlardı. Brady’nin hesapladığı 1800 yıllık yörüngenin, Sümerlilerin Nibiru için kayıt düştüğü 3600 Dünya yıllık yörüngenin tam yarısına denk gelmesi çok ilginçtir.
2. İlk zamanlar Uranüs ve Neptün’ün yörüngelerindeki düzensizliklerin nedeni Plüton diye düşünen bilim adamları da olmuştur. Ancak 1978’de Washington ABD Donanma Gözlemevinden James W. Christie, Plütonun sanıldığından çok daha küçük olduğunu keşfetti. Yine Plüton’un bir uydusu olduğunu da keşfederek bu uyduya Charon adını verdi. Plüton’un çok küçük olduğu bilim dünyası tarafından kabul edildiğinde Neptün ve Uranüs’ün yörüngesindeki düzensizliklere Plüton’un sebep olmadığı da kabul edilmiş oluyordu. Bununla birlikte Charon’un Plüton çevresindeki yörüngesinin Plüton’un da tıpkı Uranüs gibi yana yatık olduğunu ortaya çıkarmıştı. Uranüs’ü yana yatıran, Plüton’u da yerinden ederek yan yatıran, Neptün’ün uydusu Triton’un geriye doğru yörüngeye sahip olmasına neden olan tek bir dış gücün olduğuna ilişkin kuşkular güçlenmişti. Bu Sümerlilerin dediği İstilacı Nibiru olabilir miydi?
3. Yine ABD Donanma Gözlemevinde çalışan Robert S. Harrington ve Thomas C. Van Flandern bir dizi bilgisayar hesaplamasının sonunda; Dünya’nın iki ila beş katı büyüklüğünde, eğimli bir yörüngeye sahip, yarı ekseni 100 AB’den az olan bir istilacı gezegenin olması gerektiğine karar verdiler. Tüm bu garipliklere yol açan bir istilacı gezegen düşüncesi Sümerlilerin Nibiru hikayesine uymaktaydı ve 100 AB uzaklık, eğer Güneş’in odaksal konumu yüzünden ikiye katlanırsa, Planet X’i, Sümerlilerin onun bulunduğu yer olarak gösterdikleri yere koyuyordu.
4. 1981’de Pioneer 10 ve Pioneer 11’den yine Jüpiter ve Satürn’deki iki Voyager aracından alınan verilerle Van Flandern ve ekibindeki bilim adamları bu gezegenlerin ve diğer dış gezegenlerin yörüngelerini incelediler. Flandern sonunda karmaşık kütle çekimi denklemlerine dayalı yeni kanıtlar göstererek tezini bilim dünyasına sundu: En azından 2,5 milyar km uzaklıkta Güneş çevresinde dönen ve Dünya’nın en az iki katı büyüklüğünde bir cisim… Bu büyük bir haberdi ve o gün Dünya’nın gündemine oturdu. (The Detroit News 16 Ocak 1981, Planet X)
5.Planet X arayışına NASA’nın katılması da bu olayı izleyen bir dizi olay sonucunda oldu. 17 Haziran 1982’de “Pioneerlar Onuncu Gezegeni Bulabilir” başlıklı Bir NASA bildirisi yayınlandı: Bildiride JPL’den John D. Anderson’un başkanlığında bir ekibin onuncu gezegeni araştırmaya başladığı ve iki Pioneer aracının bu araştırmada görevlendirildiğini yazıyordu: “Uranüs ve Neptün’ün yörüngelerindeki ısrarlı düzensizlikler, bir tür gizemli cismin oralarda bir yerde, en dış gezegenlerin de ötesinde olduğunu kuvvetle önermektedir.” Pioneer araçları birbirlerine ters yönde hareket yol almakta olduklarından, bu cismin ne kadar uzakta olduğunu belirleyebileceklerdi. Eğer birinden biri güçlü bir çekilme hissederse, gizemli cisim yakın demektir ve bir gezegen olmalıdır. Eğer her ikisi de aynı çekilmeyi hissederse, bu cisim 80 ila 160 milyar km uzakta olmalıdır ve bir kara yıldız veya kahverengi cüce olabilir ama Güneş Sisteminin bir üyesi olamaz…
6. 1982 yılının Eylül ayında, ABD Donanma Gözlemevi Planet X arayışını, “ciddi biçimde sürdürdüğünü” doğruladı. Dr. Harrington, ekibinin “kendilerini gökyüzünün çok dar bir kesimi ile sınırladıklarını” açıkladı ve gezegenin “bildiğimiz herhangi bir gezegenden çok daha yavaş yol aldığı” sonucuna ulaştıklarını ekledi.
7. Planet X arayışının, esasen ABD Donanma Gözlemevini içeren akademik bir arayıştan çıkıp NASA tarafından gözlemlenen bir arayışa dönüşmesi, Salyut Uzay İstasyonundaki Sovyet kozmonotları da gezegenle ilgili gizli arayışlara giriştikleri artık bilinmektedir.
8. Pioneer uzay araçlarının Planet X’i arayışına ek olarak Kızılötesi Gökbilim Uydusu IRAS’ın tüm gökleri taraması ve güneş sistemine yakın çevrenin kızılötesi araştırılması yoluyla çözülebileceği önermesi John Anderson tarafından Planetary Society için hazırladığı bir inceleme de önerildi. IRAS’ın “yıldızlaşmamış cisimlerin iç kısımlarında kalan ısıya karşı duyarlı olacağı” bildiriliyordu. Yani kızılötesi radyasyon biçiminde yavaş yavaş uzaya yayılan ısıya karşı. Bu ısıya karşı duyarlı uydu IRAS, 1983 Ocak’ta ABD-İngiltere-Hollanda ortak girişimi olarak Dünya’nın 900 km yukarısında bir yörüngeye girecek biçimde fırlatılmıştı. Jüpiter boyutlarında bir gezegeni 277 AB uzaklıktan algılayabilmesi beklenmekteydi. Iras kendisini soğutan sıvı helyum tükenmeden önce 250 000 gök cismini gözlemledi. Onuncu gezegeni aramak, onun açıklanan hedeflerinden biriydi. 30 Ocak 1983 tarihli New York Times gazetesi “Planet X Arayışında İpuçları Isınıyor” başlığını kullanmıştı. Ames Araştırma Merkezinden Ray T. Reynold “Gökbilimciler onuncu gezegenden öylesine eminler ki, adını koymaktan başka yapılacak bir şey kalmadığına inanıyorlar” diyordu.
Buna rağmen uzmanlar IRAS’ın on aylık çalışma süresince yolladığı 600 000 görüntünün arasından ayrım yaparak bunları “art arda izleyip kıyaslama” metoduna tabi tutmanın yıllar süreceğini açıkladılar. Yani cevap onucu gezegen bulunmamıştı.
Ancak gökyüzünü iki kez tarayan IRAS, görüntüleri “art arda izleyip kıyaslamayı” mümkün kılmıştı ve verilen izlenimin aksine, hareket eden cisimler gözlenebilmişti. Bunlara önceden bilinmeyen beş kuyruklu yıldız, gökbilimcilerin kaybettiği birkaç kuyruklu yıldız, dört yeni asteroid ve KUYRUKLU YILDIZI ANDIRAN BİR MUAMMA CİSİM dahildi.
9. KUYRUKLU YILDIZI ANDIRAN BİR MUAMMA CİSİM açıklaması araştırmacıları heyecanlandırdı. Resmi ağızların inkarlarına rağmen bir açıklama dışarıya sızdı. Bu sızıntı, IRAS bilimcilerinin, Washington Post muhabiri Thomas O’Toole ile yaptığı özel görüşmede oldu. “Dev cisim Bilimadamlarını Şaşırttı.”, “Uzayda Gizemli Bir Cisim Bulundu.”, “Güneş Sisteminin Kenarında Dev Cisim Bir Gizem” başlıkları o gün gazetelerde yayınlandı.
Washington Post gazetesine açıklama yapan IRAS baş bilimcisi Gerry Neugebauer “Size söyleyebileceğim tek şey, bunun ne olduğunu bilmediğimizdir. ” dedi. Aynı gazete şöyle devam ediyordu:
“IRAS bilimcileri bu gizemli cismi ilk kez gördüklerinde 80 milyar km kadar yakın olduğunu hesaplamışlar; bu cismin Dünya’ya doğru hareket ettiği yolunda spekülasyonlar da yapılıyor. Bu gizemli cisim gökbilimcilerin aradıkları onuncu gezegen olabilir.” Gerçek bilimsel tarza uygun olarak eğer cisim yakında ise Neptün boyutunda olmalıdır, uzakta ise tam bir galaksi olmalıdır diyordu araştırmacılar. Öyleyse Jüpiter ile kıyaslanan boyuttan vaz geçilmişti. Neptün boyutundaydı tabi eğer yakınsa…
IRAS’ın saptadığı şeyin uzak bir galaksi değil de Neptün boyutunda bir gezegen olduğunun güçlü bir göstergesi; gökyüzünün belirli bir bölümünün optik teleskoplarla taranması çabalarının yoğunlaştırılması ve bu araştırmaların güney semalarında yürütülmesi yolundaki ani baskı tarafından da desteklenmekteydi. Bu iş için Dünya’nın en güçlü teleskopları görevlendirilmişti.
10. New York Amerikan Müzesi-Hayden Planetarium başkanı ve W ABC-TV kanalının bilim editörü olan William Gutsch’a göre ise Optik teleskoplarla görülememiş olmasına rağmen onuncu gezegen çoktan saptanmış ve hatta sınıflandırılmış olabilirdi.
11. Planet X in optik aranması sırasında gökbilimciler Plüton’un kâşifi Clyde Tombaugh’un keşfinden sonraki on yıl içinde elde edilen negatif sonuçları da dikkate almaktalar. Onun vardığı sonuç, onuncu gezegenin “son derece elips biçimli ve eğimli bir yörüngeye sahip olduğu ve şimdi Güneş’ten çok uzakta olduğu” biçimindeydi. Bir başka gökbilimci Charles T. Kowal ise 1984’te ekliptik düzlemin 15 derece üstüne ya da altına kadar göksel kuşakta başka bir gezegenin bulunmadığı sonucuna vardılar. Ama hesaplamaları böyle bir onuncu gezegenin varlığı konusunda ikna olmasını sağladığından bunun ekliptik düzelme 30 derecelik eğimli bölgelerde aranması gerektiğini önerdi.
12. Walter Alvarez ve Nobel fizik ödüllü babsı Luis Alvarez “Nemesis Teorisi”, Daniel Whitmire ve John Matese gibi gökbilimci ve gökfizikçilerin “ölüm yıldızı” araştırmaları hep Planet X ile sonuçlandı. Jordin Kare’nin görüşleri de hep bu doğrultuda ilerledi.
NASA’dan John Anderson “Pioneer araçları ile hiçbir şey bulamadık” demek için 25 Haziran 1987’de bir basın toplantısı düzenledi. Ancak ekledi: 100 yıl içinde bulunsa veya hiç bulunmasa şaşırmazdım. Ve gelecek hafta bulunacak olsa da şaşırmazdım.
TÜM BU GELİŞMELERDEN AÇIKÇA ANLAŞILAN ŞEY, PLANET X’İ ARAYIŞIN BAŞINDA HER KİM VAR İDİYSE, ONUN ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK BİR BİR BİÇİMDE ORALARDA BİR YERDE OLDUĞUNA İKNA OLMUŞTU AMA VARLIĞI, KONUMU VE KESİN YÖRÜNGESİ KESTİRİLMEDEN ÖNCE ONUN YİNE DE GÖRSEL OARAK TELESKOPLARLA GÖZLENMESİ GEREKMEKTEYDİ.
13. 1984’ten, yani muammalı IRAS açıklamasından beri ABD’de, Sovyetler Birliğinde ve Avrupa ülkelerinde yeni teleskopların inşaasına ya da eski güçlü teleskopların güçlendirilmesine hevesle girişildi. En büyük özen de güney yarım küredeki teleskoplara verilmekteydi.
Fransa’da Paris Gözlemevi Planet X’i araştırmak için özel bir ekip oluşturdu ve Avrupa Güney Gözlemevi tarafından Şili’deki Cerro La Silla’da Yeni Teknoloji Teleskobu (NTT) harekete geçirildi.
1987’de Sovyetler Birliği Mir Uzay İstasyonunu birkaç güçlü teleskopla güçlendirdiğini açıkladı. Teleskopların dördünün güney semalarını araştırdığı açıklandı. İstasyona “yüksek enerjili gökfizik tesisi” diye tarif edilen ve KVANT adı verilen on bir tonluk bir bilim modülü eklemişlerdi.
1986’dan sonra mekik programı bir süre duran ABD o sırada tüm zamanların en güçlü teleskobu olan Hubble Teleskobunu uzaya çıkarmayı planlıyordu. 1990’da Hubble yörüngeye yerleştirildi ama hatalı olduğu anlaşıldı.
14. 1988’de ABD Donanma Gözlemevi, makalelerde birçok bilimcinin Planet X’in varlığına ikna olduğunu ve Dr. Harrington’un varsayımın ı desteklediklerini belirtiyordu. Harrington; Planet X’in ekliptiğe göre yaklaşık 30 derece eğimli olduğu, yarı ekseninin 200 AB’den fazla olduğu ve gezegenin kütlesinin Dünya’nın dört katı olduğuna inanmaktaydı. Halley kuyruklu yıldızınınkine benzer bir yörüngeyle Planet X, zamanının bir kısmını ekliptik düzlemin üstünde yani kuzey semalarında, çoğunu da bunun altında yani güney semalarında geçirmekteydi.
Harrington ve ekibi Planet X arayışının güney yarım küreye, Neptün ve Plüton’un o anki buundukları yerin 2,5 kez daha uzağına odaklanması gerektiğine karar vermişti. Harrington son bulgularını The Astronomical Journal (Ekim 1988) adlı dergide “Planet X’in Konumu” adlı makalesinde sunmuştu. Makalenin ekinde en iyi konumun uyduğu yeri belirten güney ve kuzey semaları şeması da vardı. Makaleden sonraki zamanlarda Uranüs, Neptün yanından geçen Voyager 2’den alınan ve bu gezegenlerin yörüngelerinde küçükte olsa ayırt edilebilen, süregelen düzensizlikler Harrington için Planet X’in güney semalarında olduğuna emin olmasına neden olmuştu. 16 Ocak 1990’da Dr. Harrington Arlington/Virginia’daki Gökbilim Derneğinin toplantısında, ABD Donanma Gözlemevinin Planet X’i aradığı alanı daralttığını bildirdi ve Yeni Zellanda’daki Black Birch Gökbilim Gözlemevine bir gökbilimci ekibinin yollandığını duyurdu. Planet X’in Dünya’dan beş kat daha büyük ve Güneş – Neptün mesafesinin üç katı kadar uzakta olduğuna inandıklarını ekledi.
SÜMER’DE ONUNCU GEZEGEN: NİBİRU
Tanrı Marduk’un gezegeni ortaya çıktığında: Merkür
Gök yayının otuzuncu derecesinden yükselen: Jüpiter
Göksel savaşın olduğu yerde durduğunda: Nibiru
Enki’nin Ay’da iken gök yüzünü üç parçaya bölmesi, yukarı gökleri Enlil Yolu, aşağı gökleri Enki Yolu ve orta gökleri Anu Yolu olarak belirlemesi sonra da her bir yolda 12 şer takım yıldızı oluşturması belki Dünya için bir şey ifade etmiyordu. (Gökbilimcilerden ya da astrologlardan bu bölünme ile ilgili hala da ciddi bir çözüm yoktur.) Sadece Sitchin’in bir tezi bulunmaktadır. Sitchin buna Nibiru’nun yörüngesi ile ilgili bir durum demektedir.
Yaklaşan gezegeni gözlemlemek için verilen bu talimat ilerleyişin Merkür ile hizalanmasından 30 derece yükselerek Jüpiter ile hizalanmasına gönderme yapmaktadır. Bu ancak Nibiru’nun yörüngesi ekliptik düzlemin 30 derece üstünde ortaya çıkıp, düzlemin 30 derece altında(Mezopotomya’daki bir gözlemci için) gözden kaybolarak; ekvatorun 30 derece üstünde ve altında uzanan bir bant yolunu oluşturan Anu Yolu nu yaratır. Kuzey 30. Paralel Sina Yarımadasındaki uzay limanı, Gize’deki büyük piramitler, Sfenks’in bakış yönünün yer aldığı kutsal çizgidir. Yine Bu kutsal çizgi de kutsal şehirler kurulmuştur. (Persepolis, Tibetbaşkenti Lharsa vb.) Bu hizalanmanın, yörüngesinde hadid noktasına, kuzey semalarında 30 derecede ulaşan Nibiru’nun konumuyla ilgili olması mantıklıdır.
Kısaca Planet X’in eğiminin 30 derece kadar yüksek olabileceği sonucuna varan modern gökbilimciler ile Sümerlilerin sağladığı gökbilimsel veriler aynıdır.
Sümerlilerin verdiği bir başka bilgiye göre Nibiru, Büyük Tufanı tetiklemişti. Yani MÖ 11 000 Civarında gezegen buradaydı. Bu bilgiye göre VE BUNU DOĞRULAYAN BİR ÇOK BİLGİYE GÖRE MÖ 7400 civarı, MÖ 3800 civarı, MÖ 200 civarı yine bize en yakın konumda olan Nibiru bir sonraki seferde ancak MS 3400 civarında burada olabilecektir. MS. 1600 yılında en uzak noktasına ulaşan Nibiru 500 yıldır Dünya’ya doğru gelmektedir ve 1300 yıllık yolu bulunmaktadır. Peki ne taraftan gelmektedir? Güneyden olduğuna şüphe yok. Son dönemde yapılan devasa teleskopların(Atacama Teleskobu-2007, Antartika Teleskobu-2010 vb.) neredeyse tamamı güney semalarına yapılmaktadır.
En son karar ise Güneydoğudan Erboğa (Centaurus) takımyıldızı yönünden yaklaşmakta olduğu biçimindedir. Bugünlerde biz orada Zodyaktaki Terazi takımyıldızını görmekteyiz ama Babil zamanlarında orası Yay takımyıldızının yeri idi. R. Campbell, “Ninova ve Babil’in Büyücülerinin ve Astrologlarının Anlattıkları” adlı kitabında yer alan bir metin, yaklaşan gezegenin asteroid kuşağındaki Göksel Savaş alanına varmak üzere Jüpiter çevresinde kıvrıldığını anlatmaktadır:
Jüpiter’in durağından gezegen batıya doğru geçer, bir süre güven içinde yaşayış olacaktır.
Diyara yavaşça huzur çöker.
Jüpiter’in durağından başlayarak gezegenin parlaklığı artmaya başlayacaktır.
Ve Yengeç Burcunda Nibiru haline gelecektir. Akkad bollukla dolacaktır.
Gezegenin Güneş’e en yakın noktası Yengeç’te olduğunda, ilk ortaya çıkışının Yay yönünden olması gerektiği kolayca bilinebilir.
Eyüp Kitabının Göksel Rabbin ortaya çıkışını anlattığı dizeler ile konuyu bitirmek en doğrusu olacaktır:
Tek başına gökleri geren O’dur ve en derin üstünde yol alan.
Büyük Ayı, Orion ve Sirius’a varan ve güneyin takımyıldızlarına…
O’nun yüzü Boğa ve Koç üstüne gülümser,
Boğa’dan Yay’a doğru gider O.
Gök Türk
Amonramarduk.blogspot.com
gokturkramu.blogspot.com
Planet X Koordinatları ile ilgili iddialar
Orion Koordinatları 5:53:27, -6:10:58 ---- 5h 53m 27s -6 10' 58
Basak – Terazi Koordinatları: 13h 48m 0s, -8 24' 25"
İkizler – Boğa – ORİON Koordinatları: 5 42 21.27 +22 36 47.36
Aslan Koordinatları: 9h 47m 27s, 13 16' 27
KAYNAKLAR
Kozmik Tohum – Zecheria Sitchin
http://en.wikipedia.org/…/Planetary_objects_proposed_in_rel…
http://en.wikipedia.org/wiki/Planets_beyond_Neptune
http://earthsky.org/space/two-or-more-planets-beyond-pluto
Göktürk -ra-mu
YanıtlaSilBayabi evrenselleştirmişsin nickini
Face booktanda takip ediyorum sizi
Sana söylemem gereken önemli bir şey var
O niburu dedikleri gezegenin asıl adı turduk tur
Yani
Sümer tabletlerindeki
Turduk-yazanları marduk olarak sansürlediler
Sende bi araştırma yap,bunun böyle olduğunu göreceksin
Marduk değilllll turdukkkkk
Türklerin gezegeniiiiii
Marduk diyerek şu meşur zekeriya siccin bize en büyük yalanı atmış bizi sırtımızdan bıçaklamıştır,diğer çevirmenlerde keza öyle
Hepsi bir oyunnnnnn
Ilahi komedyaaaaa
Rockafeller ailesineee hizmettt edennnn köpeklerrr bunlarrr
Bizim kadim tarihimizi yokkkk etmeye çalışıyorlarrr
Şu meşhur marduk,samanyolu galaksisinde tam dönüşünü mayalara göre bilmem kaçta tamamlıyor 2012de yaklaşıyormuş falan filan ,bakınnn buda saklanıyor bizden,2012de değil,şuan gelişi görüldü ama insanlardan saklanıyor,daha sonraki yillarda anunnaki atalarımız gelecekler ve bu azgın kavmi yok edecekler,çünki bizim genlerimizle oynadılar bizi küçülttüler bu reptil kırması merovingian soy,sakallı anunnakilerr geldiğinde günlerini göreckler:))
Biride çıkıp demiyorki bu herifler niye sakallı diye:))
Neyse ramu kardeş sende bi araştırmanı yap bakalim neler bulacaksın
Herşeyyyy saklanıyorrr
Herşeyyyy zırvalıklarla dolu
Seni neye inandırmak istiyorlarsa ona göre tarih yazıp çiziyolar
Dünyayı reptil varlıklar yönetiyor
İnsanlar derin bir uykudaaaa
Turduğumuzaaaa sahip çıkalımmm
Ramu kardeş,
Mardukkkk değillll turdukkkk
Niburu değillll turdukkk
Adsiz cok guzel bi bilgi yazdiklariniz...tweeter da varmisiniz? Asilkan
Siladsız iletişim numaran var mı
YanıtlaSilMehdî’nin çıkışından önce şarktan parlak kuyruklu bir yıldız doğacaktır.
YanıtlaSilBuyurdu ki:
‘Abbêsî Horâsên'a ulaştığı zemân şarkta boynuz şeklinde bir yıldız çıkar. Bu yıldız ilk çıktığında ´Allâh
Nûh kavmini helêk etmiştir.
Hz İbrêhîm ateşe atıldığında da çıkmıştır.
Fir‘avn kavmi yok edildiğinde ve
Yahyê bin Zekeriyyâ öldürüldüğünde de görülmüştür.
Siz o yıldızı gördüğünüzde fitnelerin şerrinden ´Allâh’a sığının!
O yıldızın doğması Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır.
Sonra fitneler alaca karga Mısr’da zuhûr edinceye kadar devâm eder.
5.5--- Doğudan Ay’ı ışıklandıran bir yıldızın doğması, sonra bu yıldız eğrilir, öyle ki iki ucu birbirine yakın olur veya hemen hemen birleşir.