22 Mart 2019 Cuma

24 Mart Pazar İstanbul Taksim Eğitimi; Gendeki Sırlar - GEN



- NANOBOYUTTAKİ MİSTİK SANATÇI; GEN

- İNSANOĞLUNUN MİKROKOSMOSA YOLCULUĞU; GENDEKİ SIRLAR

- ANUNNAKİLERİN İZİNDEKİ İNSAN: GENİN KEŞFİNDEN GENE MÜDAHALEYE

- SÜMER VE MISIR’DA DNA KAYITLARI

- ANUNNAKİ GEN PROJESİ: HURDA GENLER

- HOMOSAPİENS

- EPİGENETİK

- GEN HAFIZASI

1 Mart 2019 Cuma

Karun ve Solon’un 2577 Yıl Önce Günümüze Ders Olacak Sohbeti


Karun’un Hazineleri ve Bilge Solon

Solon MÖ 640-560’da yaşadığı tahmin edilen, Atinalı devlet adamı ve şairdir. Yaptığı reformlarla Atina demokrasisinin temelini attığı kabul edilir. Antik Yunan Uygarlığının yedi bilgesinden biri kabul edilen Atinalı Solon, sadece kendi çağını değil, modern dönem felsefecilerini de etkilemiştir. Kendi adıyla anılan ve Antik Yunan döneminin en eski anayasası olan Solon Anayasası’nı hazırlamıştır. M.Ö. 560 yılında Lydia Devleti bölgedeki en güçlü devlet olunca Heredot’a göre o zamanlar işe yarar diye bilinen ne kadar adam varsa zenginliğin en üst noktasına varmış olan Sardes’e gelirler. Solon da bu arada Sardes’e gelen Atinalılar arasındadır.

Solon üçüncü ya da dördüncü gün Lidya’nın yeni kralı Kroisos’un(Karun), kralın konuğu olarak saraya davet edilir. Kroisos’un buyruğunu alan adamları Solon’a hazineleri gezdirirler. Sonra Heredot’a göre Kroisos ile Solon arasında aşağıdaki sohbet geçer:

Kroisos ona şunu sordu: “Atinalı,” dedi, “benim konuğum, bir filozof olarak sana bunca ülkeyi gezdirten meraklı yaradılışının ve bilgeliğinin ününü birçok kez biz de duyduk, bundan ötürü sana şunu sormak isteği uyandı bende, acaba mutlulukta başka herkesi geride bırakan bir kimseye rastladın mı?” Böyle soruyordu, çünkü kendisi bu adam olmakla övünürdü bütün talihli insanlar arasında, ama Solon, ona yaranmayı aklına bile getirmeden ve yalnız gerçeği düşünerek, “Atinalı Tellos’u gördüm,” dedi. Bu cevaba şaşıran Kroisos bir soru daha sordu: “Tellos’u niçin bu kadar talihli sayıyorsun?”


Büyük Piramidin Yasak Odası


Mısır’da Nil’in kuzeyde bir delta oluşturacak biçimde kollara ayrıldığı yerden başlayarak güneye kadarki araziye serpiştirilmiş birçok piramit yapı mevcuttur. Ancak piramitler dendiğinde bilginler ve turistler eski krallık firavunları tarafından dikilmiş olduklarına inanılan 21 adet piramide odaklanırlar.

Bunlar iki ayrı grup içermektedir: ilki beşinci ve altıncı hanedanlıkların (Unaş, Teti, Pepi vs.)Hükümdarlıkları ile açık biçimde eşleştirilmiş ve ayrıntılı biçimde süslenmiş olanlar; İkincisi üçüncü ve dördüncü hanedanların krallıklarına atfedilmiş olanlar. En merak uyandırıcı olanlar bu ikinci grup yani daha eski ve ilk yapılan piramitlerdir. Bu ikinci grup piramitler arkalarından gelenlerden çok daha büyük, sağlam, doğru ve çok daha mükemmeldirler; ayrıca çok daha gizemlidirler çünkü nasıl inşa edildikleriyle ilgili hiçbir ipucu vermezler. Onları inşa eden kimdir, nasıl inşa edilmişlerdir, niçin hatta ne zaman inşa edilmişlerdir; hiç kimse bunlara cevap veremez, sadece teoriler ve akademisyenlerin tahminleri vardır.«olmalı» ile yola çıkılan «oldu» ile şekillenen bilimsel görüş bugün kanıtsız bir teoriyi kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu piramitlerin nasıl ve ne zaman yapıldığıyla ilgili görüşler böyle bir yaklaşımla ortaya çıkan teorilerle kabul görmüştür.

Adrasan’da Giza Piramitlerinden Daha Büyük Piramitler mi Var?


Eski çağların anıtları, piramitler, ziguratlar, büyük platformlar, megalit yapılar, takvim tapınakları, sütunları ayakta kalan harabeler ve yazıtların tamamına yakını toprak altından kazılarak çıkarılmıştır. Genellikle toprak altında kalmış yapıların toprağın üstüne çıkmış ipucu niteliğindeki minik parçaları arkeologlara yol göstermiştir.

M.S. 1850’lere gelindiğinde Mısır Piramitleri gibi tarihin her döneminde göz önünde bulunan yapıların sayısı çok azdı. Çivi yazısının çözülmesiyle insanlık tarihine ilgi duyulmaya başlandı ve Mezopotamya’ya arkeologlar akın akın gelmeye başladılar. Bu merak nedeniyle de birçok yer kazılarak eski yapılar ortaya çıkarılmış oldu.

Yazı olmasaydı, eski anıtlar belirlenemeyen yaşları, tanınmayan yaratıcıları ve bilinmeyen amaçlarıyla birer bilmece olarak kalacaktı. Mezopotamya kazılarında ortaya çıkan yapılarla Asur ve Babil medeniyetlerinin görkemi karşısında hayrete düşen arkeologlar için asıl büyük sorunlar, bu uygarlıkların yazılarını okuduklarında ortaya çıktı.

Sümer, Akkad, Asur ve Babil derken kayda alınan beş yüz bin tabletin büyük bir çoğunluğu kurallar ve kanunlar olsa da birçok alandaki verilen bilgilerle büyük bir uygarlığın daha önce kurulduğu netleşti. Daha da önemlisi bir asır süren arkeolojik keşiflere ve akademik araştırmalara göre günümüzde sahip olduğumuz uygarlığın temelleri Sümer’de atılmıştı. Burada, sanki yoktan var olmuşcasına yazılı bir dil ve edebiyat, krallar ve rahipler okulları ve tapınaklar, doktorlar ve astronomlar, matematikçiler, yüksek yapılar, kanallar, limanlar ve gemiler, kapsamlı tarım, ileri düzeyde madencilik, tekstilcilik; alım-satım ve ticaret, kurallar ve adalet, ahlak kavramları, kozmolojik teoriler, tarihsel ve tarih öncesi döneme ait kayıtlar ortaya dökülmüştü.

Tabletlerde verilen bilgilerin birçoğu kabul gördü çünkü günümüzde her yerde karşımıza çıkmaktaydı. Kabul edilmeyen kısımları ise Sümerlilerin Din.Gir olarak belirttikleri varlıkların yazıldığı kısımlardı. Din.Gir yani “Anunnaki” olarak adlandırdıkları bu varlıklara Yunanlar sonraki dönemlerde “Tanrı-Tanrıça” demişlerdi. Bu varlıklar kendi gezegenlerinden Dünya’ya gelmişler ve yeni evleri olarak Mezopotamya’yı seçmişlerdi.

Sümer, Akkad, Mısır, Asur, Babil, Olmek medeniyetlerinin megalit taşları kesme, taşıma ve birleştirerek daha büyük yapılar oluşturabilme teknolojisi zaten de o dönemlerde günümüz teknolojisinden daha ileri bir teknolojinin varlığını gösteriyordu.

2700 Yıl Önce Kudüs’teki UFO Savaşının Kanıtları İstanbul’da Bulunuyor


İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Hellen ve Roma eserlerinin en güzel örnekleri sergilenmektedir. Eski şark eserlerine ayrılmış bölüm ise, genellikle Osmanlı İmparatorluğu zamanında Yakın Doğu’dan getirilen buluntuları içermektedir. Bu bölümü Babil, Sümer, Asur ve Hitit dönemlerine ait çok değerli heykel, kabartma ve çanak çömlek koleksiyonları oluşturmaktadır.

Biz de 8 Aralık Cumartesi günü yaklaşık 25 kişilik bir grupla İstanbul Arkeoloji Müzelerindeydik ve gezimize şark eserleri bölümünden başladık. Tabi ki de her bir eser çok önemli ve değerliydi ama Enki ile Enlil’in yaşam ağacının iki yanında durdukları, bir elde kozalak diğerinde çanta tuttukları kabartmalar çok daha etkiliydi.

Asıl konumuza geçecek olursak müzenin şark eserleri bölümünün bir köşesinde çok fazla dikkat çekmeyen “Kabartmalı ve Yazıtlı Kral Steli” olarak adlandırılmış bir stel bulunmaktadır. Ninova’da bulunan ve yaklaşık 2700 yıllık olan bu stelde Asur Kralı Sanherib; anunnaki sembolleri önünde durmaktadır ve onun ağzından krallığı dönemindeki önemli olaylar anlatılmaktadır.

Bu stelde Sanherib der ki:

“Ben Sanherib, büyük kral, kudretli kral, evrenin kralı, Asur’un kralı, dünyanın dört bir yanının kralı, yüce tanrıların(anunnakilerin) sevgilisi. AŞUR(Ninurta) ve İŞTAR(İnanna) bana yenilmez bir silah bahşettiler ve elimi Asur’un düşmanlarını yok etmek için açtılar. Onların yüce kudretlerine dayanarak ordularımı dünyanın bir ucundan öbür ucuna sürdüm ve dört bir yanda oturan prensleri, boyun eğmiş olarak ayaklarıma getirttim ve onlar benim boyunduruğluma girdi…”

Yazının devamı için buraya tıklayınız.

Ley Hatları ve Kadim Yapıların Üzerimizdeki Etkileri


Kadim Tapınakları Neden Ziyaret Etmeliyiz?

Kadim tapınaklar enerji alanlarının üzerine kurulmuştur. Mısır gezimizde özellikle gördük ki en önemli yirmi bir adet piramidin tamamı enerji yataklarının üzerine kurulmuştur. Krallar vadisindeki piramitlerin magnezyum; Red Piramit ve Medum Piramidi gibi piramitlerin doğalgaz, Hawara piramidinin su; büyük piramitlerin yerküre enerjisi üzerine kurulması gibi tüm tapınaklarında bir hat üzerinde kurulduğu veya takımyıldızları izdüşümü alınarak yapıldıkları görülmüştür.

Hatta bu yapıların sanki bir bilgisayarın anakart sisteminin üzerine konulan parçalar gibi oldukları görülmektedir. Yani birileri dünyayı bir anakart olarak görmüş ve üzerine enerjiyi işlesinler diye bu yapıları kurmuştur.

Yerküre enerjisi dediğimiz bu enerjilerin kaynağı hakkında birçok görüş bulunmakla birlikte en çok kabul edileni Arkeolog Alfred Watkins’in “Ley Hatları” teorisidir. Antik haritalarda, önemli yapıların hep ayni hatlarda hizalanarak dönem dönem üst üste yapılandığını gören Watkins’e göre, ley hatları düz ve paralel bir şekilde yürümektedir. Stonehenge anıtı gibi özel dikilmiş taşlarla, eskinin yapıtları bu gizemli enerjinin belirgin noktaları veya radyo alıcıları gibidir. Bu teoriye göre Dünya’nın kendine özgü doğal bir gücü ve enerjisi bulunmaktadır.

23 - 24 Şubat 2019 Mardin / Midyat Turu

 23 - 24 Şubat'ta Mardin-Midyat turumuzu yaptık. Mardin sanki Mezopotamya'nın hüznünü tek başınataşıyordu... Babil, Asur, Akkad ve Sümer'in izleri ise hala oradaydı...







Gök Türk ile 17 Şubat Pazar İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı Gezisi


17 Şubat 2019 Pazar günü tarihte birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan İstanbul’un en çok turist çeken meydanı Sultanahmet gezimizi gerçekleştirdik. Sultanahmet meydanını çevreleyen Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, İstanbul Arkeoloji Müzesi‘ni dolaşırken, bölgede yer alan diğer tarihi yerleri de görmüş olduk.


İstanbul Arkeoloji Müzesinde Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Erken, orta ve geç bronz dönemi, Helen, Roma ve Bizans dönemine ait nadide eserleri barındırmaktadır. Müzenin şark eserleri bölümünde yer alan Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarından günümüze kadar gelen eserlerin tarihsel süreçlerine tanıklık yaptık..


Türkiye’de en çok ziyaret edilen müzeler arasında yer alan Ayasofya; sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen anıtlardan biri olup, dünyanın 8. harikası olarak gösterilmektedir.


İstanbul’un görkemli tarihsel yapılarından birisi de Bazilika Sarnıcı’dır. Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yeraltı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir Bazilika bulunduğundan, Bazilika Sarnıcı olarak da anılır.