M.Ö. 432 Bin dolaylarında, Enki beraberindeki elli kişilik astronot grubu ile Dünya’ya inmiştir. Dünya’ya ilk ayak basan kişi olan Enki denize indiği için mitolojide kendisine balık adam olarak yer edinmiştir.
Sümer ve Akkad yazıtlarında Enlil'den sonra ismine en çok rastlanılan tanrıdır. Büyük bir bilim adamı ve deha olarak tanınmasına karşın o, Nibiru'nun Büyük Kralı Anu'nun oğludur ve Dünya'daki en güçlü ikinci tanrıdır. Her mitolojide kardeşi Enlil ile birlikte en büyük tanrı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yunanlılarda Poseidon, Türklerde Erlik, Mısırlılarda Ptah, İranlılarda Ehrimen olarak bilinmektedir.
Anu'nun Dünya ile ilişkilendirilen iki oğlu iki kızı tabletlerde karşımıza çıkmaktadır. Oğulları Enlil ile Enki, kızları ise Ninhursag olarak bilinen Ninmah ve Bau'dur.
Anu'nun iki oğlundan ikincisi olan Enlil, Anu'nun tahttaki ardılı olarak Nibiru Meclisince tanınmıştır. Bu yüzden Enki'nin üvey kardeşi Enlil ile sürekli çekişmeleri her mitolojide kendisine yer bulmuştur.
Nibiru Atmosferinde meydana gelen ve bizim ozon tabakası sorunumuza benzer olan bir sorun gezegenin geleceğini tehdit eder hale geldiğinde bu sorunun çözümü Dünya'da çokça bulunan Altın Madeni sayesinde başarılmıştır. Altın madenleri için Dünya'da bir koloni kurulması gündeme geldiğinde ise Enki M.Ö. 432 Bin dolaylarında 50 kişilik astronot grubuyla Dünya'ya gelmiş ve ilk Dünya Kenti Eridu'yu kurmuştur.
Dünya'da Anu tarafından görev dağılımı için zar atılınca kendisine Denizler ile Madenler, babası Anu'ya Nibiru Krallığı ve kardeşi Enlil'e Dünya Liderliği düşmüştür. O günden sonra Denizlerin Efendisi olarak bilinegelmiştir.
Enki ve Oğulları
Enki, Damkina ile evli olmasına karşın bir çok cariyeden veya ilişkiden bir çok çocuk sahibi olmuştur. Enki'nin aşkları tabletlerde büyük yer tutmaktadır. Enki'nin bilinen altı erkek çocuğu bulunmaktadır. Bu çocuklardan ilki eşi Damkina'dan doğan Marduk'tur. Diğer çocukları ise Thot, Dumuzi, Nergal, Ninagal ve Gibil'dir. Thot, Enki ile Ereşkigal ilişkisinden doğmuştur. Dumuzi ise Enki ile Ninsun ilişkisinden doğmuştur.
Sitchin'e Göre Enki:
Sümer'in üçüncü Büyük Tanrısı, Anu'nun bir diğer oğludur; iki adı vardır: E.A ve EN.Kİ. Erkek kardeşi Enlil gibi o da bir Gök ve Yer tanrısıdır; yani aslında göklerde olan ve Dünya'ya inmiş olan bir ilâh.
Onun Dünya'ya gelişi, Sümer metinlerinde, İran Körfezi'nin sularının günümüzde olduğundan çok daha fazla karanın içinde olduğu, ülkenin güney kesimini bir bataklık hâline getirdiği bir zamanla ilişkilendirilir. Ea (bu isim kelimenin tam anlamıyla "ev- su" anlamına gelir), usta bir mühendistir; kanalların inşasını, nehirlerin bentlenmesini ve bataklıkların kurutulmasını plânlamış ve gözetmiştir. Bu suyollarında, özellikle de bataklıklarda yelken açmayı severdi. Sular, adının da belirttiği gibi, gerçekten de onun eviydi. "Büyük evi"ni, bataklıkların tam sınırında kurmuş olduğu şehirde, pek uygun biçimde HA.A.Kİ ("su balıklarının yeri") adı verilen ve E.Rİ.DU ("uzağa gitme evi") diye de bilinen şehirde inşa etmişti.
Ea, "Tuzlu Suların Efendisi" idi, yani denizlerin ve okyanusların. Sümer metinleri tekrar tekrar üç Büyük Tanrının âlemleri kendi aralarında bölüştükleri çok eski bir zamandan söz ederler. "Denizler Enki'ye verildi, Dünya Prensi'ne", böylece Enki de "Apsu'nun ("Derinler"in) hükümdarlığını" aldı. Denizlerin Efendisi olarak Ea uzak diyarlara, özellikle de Sümer'e değerli metallerin ve yarı değerli taşların getirildiği yerlere yelken açan gemiler inşa etti. En eski Sümer silindir mühürleri Ea'yı bazen içinde balıklar da bulunan akan derelerle çevrelenmiş biçimde betimler. Mühürler Ea'yı, burada da görüldüğü gibi, Ay ile (hilâl ile belirtilir) ilişkilendirir; belki de Ay'ın denizlerdeki gelgite sebep olması olgusundan kaynaklanan bir ilişkilendirmedir bu. Ea'ya NİN.İGİ.KU ("parlak gözlü efendi") sıfatının verilmesinin nedeni de hiç şüphesiz böylesi bir göksel imgedir.
Aralarında Ea'nın ta kendisi tarafından yazılmış gerçekten şaşırtıcı bir otobiyografi de bulunan Sümer metinlerine göre, Ea göklerde doğmuş ve Dünya üstünde herhangi bir yerleşim veya uygarlık olmazdan çok önce Dünya'ya inmiştir. "Ülkeye yaklaştığımda, çokça sel vardı" diye belirtir. Daha sonra ülkeyi yerleşilebilir hâle getirmek üzere kendi tarafından girişilen bir dizi faaliyeti anlatır: Dicle Nehri'ni taze, "yaşam veren sularla" doldurdu; Dicle ve Fırat'ta yol alınabilmesi için kanalların inşasına göz kulak olmak üzere bir tanrı atadı; bataklıkları çer çöpten temizledi ve onları balıklarla doldurdu, onları her türden kuş için bir barınak yaptı ve kullanışlı inşa malzemesi olan kamışların oralarda büyümesini sağladı.
Denizlerden ve nehirlerden kuru toprağa dönen Ea "sabanı ve pulluğu yönlendirenin... kutsal saban izlerini açanın... ağılları kuranın... ahırlar inşa edenin..." kendisi olduğunu iddia etti. Devamında, (bilginler tarafından "Enki ve Dünya Düzeni" diye adlandırılan) bu kendine özgü metni, Dünya'ya tuğla yapımını, konutlar ve şehirleri inşa etmeyi, metalürji ve benzeri sanatları getiren olarak bu tanrıyı tanımlar. İlâhı, insanlığın en büyük koruyucusu, uygarlığı ortaya çıkaran tanrı olarak betimleyen birçok metin, ayrıca onu tanrılar meclisinde insanoğlunun başkahramanı olarak da resmeder. İncil'deki tarifin kaynağı olması gereken Sümer ve Akkad Tufan metinleri, Ea'yı Tanrılar Meclisinin kararına karşı koyarak güvendiği bir takipçisinin (Mezopotamya "Nuh"u) felâketten kaçmasını sağlayan bir tanrı olarak betimler.
Aralarında Ea'nın ta kendisi tarafından yazılmış gerçekten şaşırtıcı bir otobiyografi de bulunan Sümer metinlerine göre, Ea göklerde doğmuş ve Dünya üstünde herhangi bir yerleşim veya uygarlık olmazdan çok önce Dünya'ya inmiştir. "Ülkeye yaklaştığımda, çokça sel vardı" diye belirtir. Daha sonra ülkeyi yerleşilebilir hâle getirmek üzere kendi tarafından girişilen bir dizi faaliyeti anlatır: Dicle Nehri'ni taze, "yaşam veren sularla" doldurdu; Dicle ve Fırat'ta yol alınabilmesi için kanalların inşasına göz kulak olmak üzere bir tanrı atadı; bataklıkları çer çöpten temizledi ve onları balıklarla doldurdu, onları her türden kuş için bir barınak yaptı ve kullanışlı inşa malzemesi olan kamışların oralarda büyümesini sağladı.
Denizlerden ve nehirlerden kuru toprağa dönen Ea "sabanı ve pulluğu yönlendirenin... kutsal saban izlerini açanın... ağılları kuranın... ahırlar inşa edenin..." kendisi olduğunu iddia etti. Devamında, (bilginler tarafından "Enki ve Dünya Düzeni" diye adlandırılan) bu kendine özgü metni, Dünya'ya tuğla yapımını, konutlar ve şehirleri inşa etmeyi, metalürji ve benzeri sanatları getiren olarak bu tanrıyı tanımlar. İlâhı, insanlığın en büyük koruyucusu, uygarlığı ortaya çıkaran tanrı olarak betimleyen birçok metin, ayrıca onu tanrılar meclisinde insanoğlunun başkahramanı olarak da resmeder. İncil'deki tarifin kaynağı olması gereken Sümer ve Akkad Tufan metinleri, Ea'yı Tanrılar Meclisinin kararına karşı koyarak güvendiği bir takipçisinin (Mezopotamya "Nuh"u) felâketten kaçmasını sağlayan bir tanrı olarak betimler.
Gerçekten de, (Eski Ahit gibi) bir tanrı veya tanrıların insanı şuurlu ve kasıtlı bir fiil yoluyla yarattığı inancına bağlı olan Sümer ve Akkad metinleri, Ea'ya anahtar bir rol verirler: Tanrıların baş bilimcisi olarak, insanın yaratılacağı metodu ve işlemi belirleyen odur. İnsanın "yaradılışına" veya ortaya çıkışına böylesine aşina olunca, tanrıların insanoğlundan "ebedî yaşamı" saklama kararlılığına karşı koyarak, Adapa'yı, yani Ea'nın "bilgeliği"nce yaratılan "model insan"ı Anu'nun göklerdeki mekânına yönlendirenin Ea olmasına şaşmamak gerekir.
Ea, yaratılışında bir rolü olduğu için mi insanın yanındaydı; yoksa daha öznel sebepleri mi vardı? Kayıtları taradıkça, Ea'nın hem fâni hem de ilâhi meselelerdeki karşı çıkışlarının, değişmez bir şekilde, çoklukla Enlil'den kaynaklanan engelleyici karar ve plânları hedef aldığını görmekteyiz.
Kayıtlar, Ea'nın erkek kardeşi Enlil'e duyduğu yakıcı kıskançlığın göstergeleri ile doludur. Gerçekten de, Ea'nın diğer (ve belki de ilk) adı EN.Kİ ("Dünyanın efendisi")'dir ve dünyanın üç tanrı arasında bölüşülmesi ile ilgili metinler, bunun pekâlâ Ea'nın Dünya hükümdarlığını erkek kardeşi Enlil'e kaptırdığı bir kura olabileceğini ima etmektedir.
Kayıtlar, Ea'nın erkek kardeşi Enlil'e duyduğu yakıcı kıskançlığın göstergeleri ile doludur. Gerçekten de, Ea'nın diğer (ve belki de ilk) adı EN.Kİ ("Dünyanın efendisi")'dir ve dünyanın üç tanrı arasında bölüşülmesi ile ilgili metinler, bunun pekâlâ Ea'nın Dünya hükümdarlığını erkek kardeşi Enlil'e kaptırdığı bir kura olabileceğini ima etmektedir.
Tanrılar el sıkıştılar,
Zar attılar ve bölüştüler.
Sonra Anu, Göğe çıktı;
Enlil'e, Dünya verildi,
Bir çemberle kapanan denizler,
Onlar Enki'ye, Dünya Prensine verildi.
"Babam, evrenin kralı,
beni evrene getirdi...
Ben bereketli tohumum,
Büyük Vahşî Boğa'nın saçtığı;
Ben, Anu'nun ilk doğan oğluyum.
Ben, tanrıların Büyük Kardeşiyim...
Ben, doğmuş olanım.
İlâhî Anu'nun ilk oğlu olarak."
Karısı Sara'nın görünüşteki kısırlığı sebebiyle çocuktan yoksun olan İbrahim, hizmetçisinden bir erkek çocuk sahibi olur. Ama oğulları (İsmail), Sara'nın İbrahim’den bir oğlan, İshak'ı doğurmasıyla atasal silsileden dışlanır.
İshak'ın karısı Rebeka ikizlere gebedir. Teknik olarak ilk doğan Esav'dır, kızıl, tüylü bir oğlan. Esav'ın topuğuna tutunarak doğan Yakub daha hoştu, Rebeka onu pek sever. Yaşlanan ve yarı kör olan İshak ahdini ilân etmek üzereyken Rebeka verasetin Esav'a değil de Yakub'a kalması için bir hile yapar.
Son olarak, Yakub'un veraset sorunları da Rahel ile evlenmek üzere Laban'a yirmi yıl hizmet etmesine karşın, Laban'ın onu ilk olarak Rahel'in ablası Lea evlenmeye zorlamasından kaynaklanmıştı. Yakub'un ilk doğan oğlu (Ruben) Lea'dandır; Yakub'un Lea ve iki cariyesinden daha birçok oğlu ve bir kızı da olur. Ancak Rahel kendi ilk doğan oğlunu (Yusuf) nihayet doğurduğunda, Yakup onu kardeşlerine yeğ tuttu.
Böylesi töreleri ve veraset kanunlarını dikkate aldığında, kişi Enlil ve Ea/Enki arasındaki çatışan iddiaları anlayabilir. Her türlü kaydın gösterdiği gibi Anu ve resmî eşi Antu'nun oğlu olan Enlil, yasal ilk doğandır. Ama Enki'nin, "Bereketli tohum benim... Anu'nun ilk doğan oğlu benim" diye haykırışı bir gerçeği belirtiyor olmalıdır. Acaba, Anu'nun sadece bir cariye olan bir tanrıçadan doğan oğlu muydu? İshak ve İsmail'in ya da Esav ve Yakub adlı ikizlerin hikâyesi, Göksel Ev'dekine pekâlâ paralel olabilirdi.
Sümer metinlerine göre, insanoğlu, Enki tarafından icat edilen işlemler ve formülleri izleyen Ninhursag tarafından yaratılmıştır. O, baş hemşireydi; tıbbî işlemlerden sorumlu olandı; bu rolüyle tanrıça NİN.Tİ ("yaşam- hanım") diye adlandırılmıştır.
Bazı bilginler Adapa (Enki'nin "model insan"ı) kelimesinde, İncil'deki Adama"yı veya adamı görürler. Sümerce Tİ'nin çift anlamı da İncil'le paralellikler gösterir. Zira ti hem "yaşam" hem de "kaburga" anlamına gelir, böylece Ninti'nin adı hem "yaşam hanımı" hem de "kaburga hanımı" anlamındadır. Anlamı "yaşam" olan İncil'deki Havva, Âdem’in kaburgasından yaratılmıştır; böylece Havva da bir bakıma bir "yaşam hanımı" ve bir "kaburga hanımı"dır.
Tanrılara ve insanoğluna yaşam veren olarak Ninhursag'dan Ana Tanrıça diye söz edilir. Takma adı "Mammu"dur; bu, anne anlamına gelen İngilizce "mom" veya "mamma" kelimelerinin arasıdır. Sembolü ise "kesici" idi; antik çağlarda ebelerin doğumdan sonra göbek bağını kesmede kullandıkları araç.
Her Şey Tamam...Ama Aklıma Takılan Bir Soru Var : Bu Anunnaki'ler Kendilerini Yaratan Bir Yaratıcı Olduğuna İnanıyorlarmı? Yada Onları Km Yaratmış? Cevabınız İçin Şimdiden Teşekkürler
YanıtlaSilValla bende bilmiyorum
Silinanıyorlar ve hatta aralarındaki diyaloglarda zaman zaman herşeyin ilk yaratıcısı olan Tanrı diye de ifade ettiklerinden bahsedilir
YanıtlaSilYani biz aslında, bizden çok daha fazla gelişmiş ve yine bir tanrı tarafından yaratılmış bazı varlıkların, küçük askerleri miyiz Biz oldugumuzde kime ulaşacağız, hayat gayemiz ne olacak? Farklı bir alemde yaşama devam mı edeceğiz ?
Sildükkan sahibi ANU müdür EHLİL ustabaşı ENKİ işçi NİNHURSAG üretim mallarıda biz insanlar oluyoruz..
YanıtlaSiltespit gibi tespit olmuş :)
SilM.o 432 şayi cok önemli 432
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
YanıtlaSilBenim de çok merak ettiğim bir soru var yorum getiren olursa çok sevinirim inanın.. .böylesi bir teknolojiye sahip olan bu ırk neden tabletlere yazdırmış o dönemi..ve neden gemi veya kayik yerine insanları tufandan kurtarmak için kendi göksel araçları kullanılmamış?kısacası neden sümerler ilkel olan herşeyle devam etmiş yoluna ve teknoloji neden sümerlere ögretilmemis?
YanıtlaSilBenim de çok merak ettiğim bir soru var yorum getiren olursa çok sevinirim inanın.. .böylesi bir teknolojiye sahip olan bu ırk neden tabletlere yazdırmış o dönemi..ve neden gemi veya kayik yerine insanları tufandan kurtarmak için kendi göksel araçları kullanılmamış?kısacası neden sümerler ilkel olan herşeyle devam etmiş yoluna ve teknoloji neden sümerlere ögretilmemis?
YanıtlaSilyazılı bilgiler anunnakilerin değil insanların bize anlattıkları. anunnakiler belki çip kullanıyordu bilgilerini kayıt etmek için belki de başka bir şey. kullandıkları cisimler çürümüş olabilir. bilgilerini oksitlenmeyen moleküllü maddelerde saklamıyor olabilirler. en dayanıklı madde ise taştır.
SilBilgilerini tam olarak insanlarla paylaşmıyorlar, kendi işlerine yarayacak işlerde paylaşıyor, insanoğlunun kendilerine rakip olmasını ve üstünlüğü kaybetmek istemiyor olabilirler. Sözde enki insanları tufandan kurtarmayacağına dair tanrılar konseyinde yemin etmiş, bu sebeple kendisi kurtarmamış, kurtulmanın yolunu öğretemiş deyolla.
Enki kendi hırsından Atlantis'i batırdı deyolla. Amacı Mu' yu batırmakken. kendi kazdığı kuyuya düştü deyolla. Mu'dan kaçanlar insanlık medeniyetini yeniden kurdu deyolla. Atlantis ve Mu'nun batışı esnasında Dünya'nın yörüngesi kaydı kutuplar değişti. Dünyanın bi tarafını dakikalar içinde dev dalgalar bastı bi yanı dakikalar içinde buzullaştı deyolla.
SilSonuçta hikayeyi herkes kendi varlığına uygun şekilde anlatacaktır. Yaratıcımız bizim yaratılmamızı ''biz yarattık.'' tabiri ile açıklıyor. Direk ben yaptım demiyor. (Ayrıca Kur'an-ı Kerimde insan yaratılırken ''düzeltti'' gibi tabirler var. Oysa aşkın yaratıcı ol dediğinde düzeltmek gerekmeksizin tek seferde olması gerekirdi.) Arada ki aracılar eliyle yaratmış yani. Ama bizim var olmamıza karar veren aşkın yaratıcı Allah(c.c)dır. ha melekleri vesile etmiş ha başka ırkları o varlıklara insanı yaratma isteğini, emrini, ilmini veren Allah(c.c)dır Anunnakiler gelipte biz sizin tanrınızız. Biz tanrılarız. bize itibar, kulluk edin dediğinde Bizim de; bizim kulluğumuz ancak Allah'adır dememiz gerekir. Sevgiler...(Sevgi frekansında kalın yüksek frekansta kalın. Kötü düşünceler düşük frekans üretir. düşük frekanslı insanlar her türlü zararlı etkiye açık hale gelir deyolla.)
SilLütfen yorumları bakın ve soruların cevaplarını biliyorsanız yazınız. Bekliyorum şahsen bu cevapları... Teşekkürler canlar 💗🙏🏼
YanıtlaSilFırat size basit bir soru.Diyelimki ENKİ homo sapiensi bu günki insana dönüştürmeseydi ne olacaktı cevap vermiyorum size soruyorum idda sahibisiniz.
YanıtlaSilEnki = Nuh
YanıtlaSilAnu = Mikail