Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir. Tesla
11 Ekim 2013 Cuma
Bilime Alternatif Başka Bir Bilim Olabilir mi?
BİLİMİN ALTERNATİFİ NASYONAL SOSYALİST BİLİMİYDİ...
Bizler yasa, kanun, tez, kuramlarla oluşmuş bilim dünyasının içinde yaşıyoruz. Bilimsel olarak açıklanamayan olayları ise paranormal, parapsikoloji, spritüalizm vs. gibi isimlerle adlandırıyoruz. Peki, şu an ki kabul ettiğimiz bilime alternatif bir bilim olabilir mi? Bu soruyu şöyle cevaplayalım: 2. Dünya Savaşını Nazi Almanyası kazansaydı şu an dünyanın yarısındaki okullarda Yahudi bilimi, diğer yarısında Nasyonal Sosyalist Bilimi(NSB) okutulacaktı. Nasyonal Sosyalist Bilimininde tezleri, kanunları, kuramları vardı. Hitler kendi döneminde bu bilim için; "Bir Kuzey Nasyonal sosyalist bilimi vardır ki, Yahudi liberal bilime karşı çıkmaktadır. Batıda benimsenmiş olan bilim, bozulması gereken bir tılsımdır." diyordu. Nasyonal Sosyalist Bilimi üç yıl içinde üç kalın kitap, halka yönelik kırk kadar daha basit kitap ve yüzlerce broşür olarak yayınlanmıştı. "Dünya Olaylarının Anahtarı" isimli bir de yüksek tirajlı, aylık bir dergi çıkartıyordu. Bu derginin bir broşüründe şöyle diyorlardı; "Hitler Yahudi politikacıları kovdu, İkinci bir Avusturyalı olan Horbiger de Yahudi bilim adamlarını kovacaktır.”
Nasyonal Sosyalist Biliminin savunucusu yüzlerce bilim adamı vardı ve her biri bu bilim için araştırmalar yapıyordu. NSB’de şu an ki bilime ek olarak parapsikoloji, enerji, uzay araştırmaları, geçmiş yaşamlar vs. gibi konularda bulunuyordu. Bu bilimin önemli savunucularından Hans Horbirger’in ve H. S. Bellamy ‘nin tezleri Nazi Almanya’sından sonra bile milyonlarca kişi tarafından savunulmuştu. 1953' te yapılan bir araştırmaya göre Horbiger' in Almanya ve İngiltere' de çok fazla izleyicisi olduğu, sadece ABD' de bir milyondan fazla Horbigercinin bulunduğu, Londra' da ise H. S. Bellamy’nin önemli sayıda taraftara sahip olduğu görülmüştü.
1957' de İngiltere' de Horbigercilerin destekleyen "Üçüncü Göz" adında İngiliz Cyril Henry Hoskin tarafından kitap yayınlanmıştı. Kitabın yazarı İngiliz olmasına rağmen kendisinin Tibetli bir Lama olduğunu, ismininde Lobsang Rampa olduğunu iddia ediyordu, Rampa "İkinci Beden" isimli kitabında da çok detaylı bir şekilde hayattan bezmiş bir Avrupalı ile Astral planda beden değiştirdiğini iddia ediyordu. Bir görüşe göre Rampa, Hitler tarafından Tibet' e gönderilen Almanlardan biridir ve savaştan sonra orada kalıp, uzun süre sonra geri dönmüştür. İngiliz gazeteleri ve resmi istihbarat servisleri Rampa' nın kimliğini araştırmışlar fakat hiçbir şey bulamamışlardır. Rampa için iki şık ortaya çıkmaktadır. Ya iddia etiği gibi gerçek bir lamaydı ya da kendisine aktarılmış bilgileri anlatarak Horbigerci veya Nasyonal tezleri dile getirmekteydi. Şunu da eklemek gerek Rampa' nın açıklamaları Tibet konusunda uzman olan kimseler tarafından hiç bir zaman yalanlanmamıştır.
Peki, NSB’nin şimdiki bilimden farkı neydi? Bundan sonraki bölümde NSB’de şimdiki bilimden farklı olan konularından bazılarını ele alacağız:
Tabiki de NSB deyince akla gelen ilk isim Horbirger’dir. Horbirger’in Ebedi Buz Öğretisi ve genel kabul gören Oyuk Dünya(Hollow Earth) NSB’yi oluşturan kuramlardan başta olanlardı. Horbiger' in fikirleri Nietzche' nin felsefesi ve Wagner' in mitolojik görüşleri ile de uyumluydu.
Oyuk Dünya Kuramına ait ya da genel olarak kabul görmüş bazı görüşler şöyleydi:
- Atlantis ve Mu Kıtalarının batışlarından kurtulanlar bugünkü Himalaya Dağlarına sığınmışlar. Sonrasında iki ayrı yer altı şehri kurmuşlardır. (Sağ el yolunu izleyenler Agarta, karanlık yolu izleyenler Şamballa şehirlerini kurmuşlardır.) Burada yaşayanlar ruhani olarak bizden çok daha ileridedirler. Burada yaşayanlar uzaydan gelen akıllı bir ırkın çocuklarıdır.
- Agarta ve Şamballa sakinleri daha sonraki dönemlerde insanlarla çok az iletişim kurarak günümüze kadar yaşamışlardır. Bu şehirler dünyanın aydınlık ve karanlık psişik merkezleridir.
- Bu üstatların yardımıyla Asya’nın ortasında bugünkü Gobi Çölünün olduğu yerde 3000-5000 yıl önce büyük bir uygarlık kurulmuştur. Bu uygarlık büyük bir felaketle yok olmuş ve bölge çöl olmuştur. İşte burada yaşayanlar Ari ırkın temsilcisidirler. (Bu yüzden Naziler bu bölgeyi ele geçirmeyi çok istemişlerdir.)
- Tibet ile Nazi Almanyası’nın kökeni aynıdır. Bu yüzden Tibet ile Naziler arasındaki ilişkiler 1943 e kadar sürmüştür. Sovyetler Birliği Berlin’e girdiğinde 1000 e yakın Tibetli ölüm gönüllüsüne rastlamışlardır. Thule Grubu bu ilişkileri yürütmüştür.
- Vril Örgütü enerji üzerine çalışmalar yapmıştır. Vril, günlük hayatımız sırasında çok az bir parçasını kullanabildiğimiz sonsuz enerjidir. Vril’e hakim olan kimse dünyaya hakim olur.(Roketbilimci Dr. Willy LEY Almanya’dan kaçtığında Vril Örgütünü deşifre etmiştir.)
- Dünya kısa bir süre sonra değişecektir. Yer altındaki efendiler yeryüzüne çıkacaktır. Onlarla anlaşabilirsek bizde onlar gibi olacağız, anlaşamazsak onlara köle olacağız.
- İnsanlar değişecektir. Yeni insan aramızda yaşayacaktır. Hatta bazıları şu an bile yaşamaktadır.(Nazi Almanyası zamanında İndigo ya da Kristal Çocukların adı Yeni İnsan’dı. Tek tük dünyada bulunmaktaydı. Danzig Hükümet Başkanı Rausching bu konuda şöyle demekteydi: “Yeni İnsan aramızda yaşıyor. Size bir sır vereyim. Ben onu gördüm.”)
-
Horbiger öğretisinin cevaplamaya çalıştığı üç temel sorun vardı; Ne yiz, nereden geliyoruz ve nereye gidiyoruz? Horbirger’in bu konudaki teorilerinden bazıları şöyleydi:
- İnsan büyük bir değişimin eşiğindedir ve tanrısal nitelikler kazanmak üzeredir.
- Tanrısal özelliklere sahip yeni insanın birkaç örneği dünyada yaşamaktadır. Bunlar zaman ve mekân sınırlarının ötelerinden gelmiş olabilirler.
- Dünyanın sahibi ya da korkunun kralı doğuda, gizli bir şehirde hüküm sürmektedir. Onunla kontaklar kurmak mümkündür. Onunla anlaşmaya varanlar Dünya'nın görünümünü değiştirecektir ve insanlığa anlam kazandıracaklardır.
- İnsanlığın bütün geçmişi buz ve ateş arasındaki savaşla açıklanabilir.
- Yıldızlar buz yığınlarıdır.
Bizler bugün okullarımızda bilimsel eğitim vermekteyiz. Bu eğitim 2. Dünya Savaşını Hitler kazansaydı çok farklı bir içerikle olacaktı. Ancak Hitler yenildi ve sonraki dönemde Yahudi Liberal Bilimi dünyanın tek gerçeği oldu. Bu gerçekliğin dışında sonuçlara ulaşan bilim adamları ya ciddiye alınmadı, ya alaya alındı, ya bilim dünyası tarafından dışlandı.
Bu yazımıza son verirken daha fazla okumak isteyenlere aşağıda Horbirger’e göre Dünyanın Tarihini de verelim dedik.
Sırlar Odası – Gök Türk
Kaynaklar:
http://gokturkramu.blogspot.com/2012/01/hitler-yasyor-olabilir-mi-agartha.html
Bülent Kısa, Kapadokya Ek Yazısı
Fenomen 31/32 Yeraltı Tünelleri
Horbirger’e göre Dünyanın Tarihi:
Bu güne kadar üç tane uydu, Dünya' ya çarpmıştır. Şimdiki uydumuz Ay' da Dünya' ya düşecektir ama bu seferki, öncekilerinden çok daha büyük olduğu için çok daha büyük felaketlere yol açacaktır. Bir Ay Dünya' ya düştüğünde ilk parçalanmadan oluşan halka, Dünya' ya düşüp, yer kabuğunu örtmektedir. Bu da her şeyi fosilleştirmektedir. Normal dönemlerde gömülen organizmalar fosilleşememekte, sadece çürümektedirler. Ancak bir uydunun düştüğü zamanlarda fosilleşme olabilmektedir. İşte bu yüzden jeolojik zamanları ayır edebiliriz. Buna göre Dünya' da dört büyük jeolojik dönem yaşanmıştır. Bugün dördüncü zamandayız.
Bir uydu yaklaştığı zaman, bir kaç bin yıl boyunca Dünya' ya çok yakın bir yörüngede olmakta bu da yerçekimini çok azaltmaktadır. Yaratıkların büyüklüğünü belirleyen şey çekim gücüdür. Bu yüzden, uydunun yakın olduğu dönemler, devleşme dönemleridir. Birinci jeolojik dönemde büyük bitkiler ve böcekler, ikinci dönemin sonunda Dinozorlar oluşmuştur. Ani değişimler olmamaktadır, çünkü kozmik ışınlar çok güçlüdür. Daha sonra ise dev insanlar oluşmuştur. (Tevrat'ın Tekvin bölümü devlerin dokuz yüz yıl yaşadıklarını anlatır.) Bunun sebebi ağırlığın olmamasından dolayı organizmanın geç yaşlanmasıdır. İkinci dönemin sonundaki felaketten ancak birkaç tür hayatta kalmış ve bunlar giderek küçülmüşlerdir. Üçüncü zaman Ay' ı yörüngeye girdiği zaman bize göre normal insanlar türemişlerdir.
Gerçek atalarımızla eski devler beraber yaşamışlardır. Atalarımıza uygarlığı öğretenler devlerdir. İnsanlara tarım, madencilik, sanat, bilim, metafizik bilgileri öğretmişlerdir. Bu dönem Altın Çağ olarak bilinen dönemdir. Bu dönem çeşitli mitolojilerdeki devler ve tanrıları, Mezopotamya' nın dev krallıklarını açıklamaktadır.
Ve sonra üçüncü dönem uydusu da yaklaşmış, çekime kapılan sular yükselmiş, insanlar ve devler en yüksek tepelere çekilerek bazı yeni merkezler oluştururlardır. Horbiger ve takipçileri buraları Atlantis olarak nitelendirmektedir. Horbiger' in İngiliz taraftarı Bellamy, yaptığı araştırmalarla Güney Amerika' da, And Dağlarında 4000 metre yükseklikle, 700 Km uzunlukta bir bölgede deniz tortuları bulunduğunu açıklamıştır. Bunun gibi araştırmalardan üçüncü zamanın sonunda ortaya kadar yükseldiği sonucu çıkartılmıştır.
O dönemin uygarlık merkezlerinden biri Titicaca gölü yakınlarındaki Tiahuanaco' dur. Bu kentin kalıntıları yüzbinlerce yıl öncesinden kalmadır. Daha sonraki uygarlıkların hiç birine benzememektedir. Horbigercilere göre orada devlerin izleri açıkça bellidir. Yine Horbiger' in taraftarlarından olan Alman arkeolog Kiss 1928 ile 1937 yılları arasında Tiahuanaco' da bir kapı incelemiştir. Kapının en az yüz bin yıl öncesine ait olması gerektiğini belirtmiştir. 10 ton ağırlığındaki kapının süslemelerinin üçüncü zaman astronomları tarafından yapılmış bir takvim olduğu ileri sürülmektedir. Bu süslemelerde uydunun görünür ve gerçek hareketleri, Dünya'nın da dönüşü göz önüne alınarak işlenmiştir. Bundan çıkan sonuç ta Tiahuanaco' nun üçüncü zaman sonunda devler tarafından kurulan bir deniz uygarlığı olduğudur. Tiahuanaco, aynı tipteki beş merkezden biridir. Orada aynı zamanda da büyük bir liman ve rıhtım kalıntıları da bulunmuştur. Diğer merkezlerin Yeni Gine, Meksika, Habeşistan ve Tibet' te olduğu anlatılmaktadır.
Meksika' da Tolteklerden kalan yazıtlarda, devlerin, üçüncü uydunun da yörüngesinin daraldığını ve zamanı gelince düşeceğini anladığı, sular alçalıp ve beş büyük merkezin ortada kalacağını yazdıkları, Dünya' nın geçmişinin anlatıldığı savunulmaktadır.
Günümüzden 150000 yıl sonra devler de uygarlıklarını kaybetmişler, yönettikleri insanlarda eski vahşi hallerine geri dönmüşlerdir.
Dünya 138000 yıl boyunca uydusuz kalmıştır. Uydusuz dönemlerde cüceler ve bazı önemsiz, küçük hayvanlar türemiş, son kalan devlerde bir krallık kurmuşlardır. Bu krallığın yeri 10' K ile 60' K enlemleri arasındaki olmuş adına da İkinci Atlantis denmiştir. And Dağlarındaki Atlantis ve çok sonra kurulan Kuzey Atlantik' teki ikinci Atlantis'tir. Platon' un bahsettiği de bu Atlantis' tir 12000 yıl önce günümüzün Ay' ı, Dünya' nın yörüngesine girmiş, yeni felaketler olmuş, denizler kabarmış, Buzul Çağı bitmiş ve Atlantis batmıştır. Bu da kutsal kitaplarda anlatılan Tufan ve kıyamet olayıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder