Mezopotamya metinlerinde mülteci anlamında kullanan sözcük Munnabtutu, “yıkımdan kaçanlar” anlamını taşır. Sümerliler gittikleri yerlere medeniyeti taşımışlardır. Sümerli doktorlar ve gökbilimciler, mimarlar ve heykeltıraşlar, mühür kesiciler ve kâtipler başka ülkelerde halkların öğretmenleri olmuşlardır.
Peki Sümer tabletlerinin özellikle -Daha önce hiç benzerini görmedik.- şeklinde vurguladığı bu büyük yıkımın kaynağı nedir?
Burada bahsedilen bir nükleer silahtır ve Anunnakilerin uzay limanını buharlaştırdığı gibi Sina Yarımadası’nın üstünde kocaman bir oyuk ve çevresinde kapkara bir alan oluşturmuştur. El yazmaları ve Sümer tabletlerine göre iki Anunnaki, Nergal ve Ninurta tarafından ateşlenen nükleer silahlar sonucunda ortaya çıkan radyasyon bulutu tüm Sümer şehirlerini M.Ö. 2023’te yok etmiştir.
Sina'nın ortasındaki Maşu Dağı havaya uçmuş, uzaya fırlatma platformu yeryüzünden silinmiş ve uzay araçlarının sert toprağını pist olarak kullandığı ova, geride tek bir ağaç kökü kalmayacak şekilde yok edilmiştir.
Nergal’in bombalarıyla da Ölü Deniz kıyısındaki Amon Ra taraftarlarına ait beş şehir de haritadan silinmiştir.
Sahra, Sina ve Arap Yarımadasının ılıman iklimi, epey bir süre devam eden nükleer tesir nedeniyle değişmiş; ormanlar, nehirler ve sulak alanlarla dolu alanları yüz yıllık bir süreçte sonsuza dek çölleşmiştir.
Bu korkunç günün Dünya üzerinde bıraktığı yara asla silinmeyecektir. Tarihi yarımadanın beyaz kireç taşı dağları şimdi yer yer siyaha dönmüştür. Bu büyük afetin izleri olarak, milyonlarca siyahlaşmış taş parçacığı tüm alana yayılıp üst üste birikmiş şekilde durmaktadır. Bu garip görüntü, o günün hatırası olarak sonsuza dek korunacaktır. Sina Yarımadası’nın üzerindeki büyük yara izi, yeryüzünün en büyük afetlerinden birisinin işareti olarak yaşanan acıları hatırlatacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder