Sümer ve Akkad yazıtlarında ismine az rastlanılan ancak en büyük olarak anlatılan tanrıdır. Onun yeri göklerdedir ve onun emirleri kesindir, bu yüzden en güçlü tanrıdır. An olarak ta bilinmektedir. Anu'nun resmi eşi Antu'dur ancak Anu'nun bir çok cariyeden bir çok çocuğu bulunmaktadır. Anu'nun Dünya ile ilişkilendirilen iki oğlu iki kızı tabletlerde karşımıza çıkmaktadır. Oğulları Enlil ile Enki, kızları ise Ninhursag olarak bilinen Ninmah ve Bau'dur. Enlil, Anu ile Antu'nun oğlu olduğu için kraliyet ardıllığı ona verilmiştir.
Anu'nun iki oğlundan ikincisi olan Enlil, Anu'nun resmi eşi Antu'dan doğduğu için tahttaki ardılı olarak Nibiru Meclisince tanınmıştır. Bu yüzden ilk doğan çocuk olmasına rağmen cariyeden doğan üvey kardeşi Enki ile Enlil'in sürekli çekişmeleri her mitolojide kendisine yer bulmuştur.
Nibiru Atmosferinde meydana gelen ve bizim ozon tabakası sorunumuza benzer olan bir sorun gezegenin geleceğini tehdit eder hale geldiğinde bu sorunun çözümü Dünya'da çokça bulunan Altın Madeni sayesinde başarılmıştır. Altın madenleri için Dünya'da bir koloni kurulması gündeme geldiğinde ise durumu yakından görmek için M.Ö. 400 Bin dolaylarında Dünya'ya gelmiştir. Dünya'da görev dağılımı için zar atmış, kendisine Nibiru Krallığı, Enlil'e Dünya Krallığı, Enki'ye Denizler ile Madenler düşmüştür. O günden sonra Büyük Tanrı olarak bilinegelmiştir. Dünya'nın en önemli gündemlerinde hep ona danışılmıştır. Arada bir Dünya'ya yaptığı ziyaretler hep en üst düzeyde ağırlama ile tabletlerde kendisine yer bulmuştur. En son Dünya'ya gelişi M.Ö. 3760 Nippur Takviminin başlangıcı sayılmıştır.
Sitchin'e Göre Anu:
En eski zamanlardan çivi yazısı tamamen ortadan kalkıncaya kadar, yani M Ö. dördüncü bin yıldan neredeyse İsa'nın zamanına dek, bu sembol tanrı adlarının öncesine kondu; metinde adı yazanın bir ölümlü değil, göksel kökenli bir ilâh olduğunu belirtmekteydi.
Anu'nun mekânı ve krallığının merkezi göklerdeydi. Kişisel öğüt veya iyiliğe ihtiyaç duyduklarında veya aralarındaki bir tartışmayı yola koymak için bir meclis olarak toplandıklarında veya büyük kararlar alacaklarında diğer Gök ve Yer tanrılarının gittiği yerdi burası. Sayısız metin Anu'nun sarayını (büyük kapılarını bir Hakikat Ağacı tanrısı ve Hayat Ağacı tanrısı korumaktaydı), tahtını, diğer tanrıların ona nasıl yaklaştıklarını ve onun karşısında nasıl oturduklarını anlatır. Sümer metinleri, sadece diğer tanrıların değil, bazen seçilmiş fanilerin de, çoğunlukla ölümlülükten kurtulma amacıyla Anu'nun mekânına gitmelerine izin verildiğini anlatırlar. Böyle bir hikâye, Adapa ("insan'ın modeli") ile ilgilidir. Adapa, öylesine mükemmel ve kendisini yaratmış olan tanrısı Ea'ya öylesine sadıktır ki, Ea, onun Anu'ya götürülmesini ayarlar. Ea daha sonra Adapa'ya kendisini nelerin beklediğini anlatır:
Adapa,
Kral Anu'nun önüne çıkacaksın;
Göklere giden yolu tutacaksın.
Göklere yükseldiğinde,
ve Anu'nun kapısına yaklaştığında,
"Yaşamın Taşıyıcısı" ve "Hakikati Büyüten"
Anu'nun kapısında duruyor olacaklar.
Dünya'da kalıcı olmadığından, kendi şehri veya kült merkezi üstünde ona seçkinlik vermeye de gerek yoktu anlaşılan; onun için dikilen mekân veya "yüksek ev" Uruk'ta (İncil'deki Erek), yani tanrıça İnanna'nın nüfuz alanındaydı. Uruk'un kalıntıları içinde bugüne dek kalan kocaman bir insan yapımı tepe vardır; arkeologlar burada yüksek bir tapınağın defalarca inşasına dair kanıtlar bulmuştur: Anu'nun tapınağı; burada en az on sekiz katman veya belirgin evre keşfedilmiştir. Bu da bu kutsal bölgedeki tapınağın bakımını zorunlu kılan nedenlerin varlığını göstermektedir.
Gün ışığına çıkarılan yüz binlerce kadim tanrı betimlemesi arasında hiçbiri Anu'yu göstermiyor. Ancak yine de o, antik çağlardan günümüze dek var olan her kralın her portresinden ve her heykelinden bizlere bakıyor gibi. Zira Anu sadece Büyük Kral, Kralların Tanrısı değildi, başkaları ancak onun lütfu sayesinde kral olabiliyordu. Sümer geleneğine göre, hükümdarlık Anu'dan akar; ve krallık teriminin karşılığı Anutu'dur ("Anu-luk"). Anu'nun nişanı tiara (ilâhî başlık), asa (kudret sembolü) ve (çobanlar tarafından sağlanan korumayı sembolize eden) baston idi. Artık çoban bastonu kralların ellerinden ziyade piskoposların elindedir. Ama taç ve asa, insanoğlunun bazı tahtlarda bıraktığı krallarca tutulmaktadır hâlâ.
Peki Anu Dünya'da kalıcı değilse Nerede yaşamaktadır?
Sümerlilere göre Anu hükümdar olarak Göksel Ev'de yaşamaktadır. Sadece çeşitli metinlerde arada bir yapılan göndermeler değil, ayrıca "tanrı listeleri" de aslında "saf yer"in tahtında Anu'dan önce gelen hanedanın yirmi bir ilâhî çiftini sayar.
Gün ışığına çıkarılan yüz binlerce kadim tanrı betimlemesi arasında hiçbiri Anu'yu göstermiyor. Ancak yine de o, antik çağlardan günümüze dek var olan her kralın her portresinden ve her heykelinden bizlere bakıyor gibi. Zira Anu sadece Büyük Kral, Kralların Tanrısı değildi, başkaları ancak onun lütfu sayesinde kral olabiliyordu. Sümer geleneğine göre, hükümdarlık Anu'dan akar; ve krallık teriminin karşılığı Anutu'dur ("Anu-luk"). Anu'nun nişanı tiara (ilâhî başlık), asa (kudret sembolü) ve (çobanlar tarafından sağlanan korumayı sembolize eden) baston idi. Artık çoban bastonu kralların ellerinden ziyade piskoposların elindedir. Ama taç ve asa, insanoğlunun bazı tahtlarda bıraktığı krallarca tutulmaktadır hâlâ.
Peki Anu Dünya'da kalıcı değilse Nerede yaşamaktadır?
Sümerlilere göre Anu hükümdar olarak Göksel Ev'de yaşamaktadır. Sadece çeşitli metinlerde arada bir yapılan göndermeler değil, ayrıca "tanrı listeleri" de aslında "saf yer"in tahtında Anu'dan önce gelen hanedanın yirmi bir ilâhî çiftini sayar.
Anu bizzat büyük bir şatafat ve debdebe içindeki bir tahtta oturmaktadır. Gılgamış'ın bildirdiği (ve Hezekiel Kitabının onayladığı) gibi, burası tamamen yarı değerli taşlardan oyulmuş yapay bir bahçesi olan bir yerdir. Anu burada resmî eşi Antu ve altı cariyesi, (on dördü Antu'dan doğan) seksen evlâdı, bir Başbakan, üç Mulardân (roket gemilerden) sorumlu Komutan, iki Silahlardan sorumlu Komutan iki Büyük Yazılı Bilgi Üstadı, bir Maliye Bakanı, iki Baş Yargıç, iki "sesle etkileyen"
ve beş asistan kâtibi olan iki Baş Kâtip ile birlikte oturmaktadır.Mezopotamya metinleri sık sık Anu'nun evinin muhteşemliğinden, onun kapısını koruyan tanrılardan ve silâhlardan söz ederler. Adapa'nın hikâyesi şöyle der: Adapa'ya bir şem sağlayan tanrı Enki daha sonra;
Ona Göğe giden yolu gösterdi,
ve o da Göğe çıktı.
Göğe yükseldiğinde,
Anu'nun Kapısına yaklaştı.
Tammuz ve Gizzida muhafızlık yapıyordu,
Anu'nun Kapısında.
Enlil Anu'nun taht odasına girer,
sağ tacın yerinde oturur,
Anu'nun sağında.
Ea (Enki) [Anu'nun taht odasına] girer,
kutsal tacın yerinde oturur,
Anu'nun solunda.
Kapının iki yanında iki Kartal vardır; Göksel Ev'e ulaşmak için onların hizmetine gerek duyulduğunu belirtir. En üstün ilâhî amblem olan Kanatlı Küre kapıyı işaret eder. İki yanında yedi adet göksel sembol ve hilâl vardır; bunlar (bize göre) iki yanında Enlil ve Enki olan Anu'yu temsil etmektedir.
24 olması sadece bir rastlantı mıdır?
Şimdi, burada, şüphesiz ki bir Güneş ve on bir gezegen gösteren bu betimlemelerin bizim güneş sistemimizi temsil ettiğini iddia etme tuzağına düşülebilir zira bilginlerimiz bize, Dünya'nın bir parçası olduğu gezegensel sistemin Güneş, Dünya ve Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton'dan oluştuğunu söylemekteler. Bu, bir Güneş ve (Ay da sayıldığında) sadece on gezegen eder.
Ama Sümerlilerin söylediği bu değildi. Sistemimizin Güneş ve (Ay da sayılarak) on bir gezegenden oluştuğunu iddia ediyor ve bugün bildiğimiz gezegenlere ek olarak, güneş sisteminin on ikinci üyesinin de olduğu fikrine sıkı sıkıya bağlıydılar; yani, Nefilimlerin evi olan gezegen.
Nefilimlerin evi olan gezegen ise bizim Planet X olarak bildiğimiz Sümerlilerin Nibiru, Babillilerin Marduk dediği gezegendir... Bugünlerde keşfedilmeyi bekleyen Nibiru 3600 yıllık eliptik yörüngesiyle Güneş Sistemimizin onuncu ve en uzak gezegenidir...
Nefilimlerin evi olan gezegen ise bizim Planet X olarak bildiğimiz Sümerlilerin Nibiru, Babillilerin Marduk dediği gezegendir... Bugünlerde keşfedilmeyi bekleyen Nibiru 3600 yıllık eliptik yörüngesiyle Güneş Sistemimizin onuncu ve en uzak gezegenidir...
Bahsedilen taht sirius yıldızıdır onu koruyan avcı takım yıldızıdır.Bu makama çıkabilmek için gereken merkaba aktivasyonudur yani insanın etrafında aktifleştirilmeyi bekleyen davut yıldızı alanı
YanıtlaSilsite:www.yarinneolacak.net
Ulan sonuna kadar andromegalıyız alayına gideriz anunaki marduk tanımam yiyosa savaşak teke tek içinizden geçerim öyle milatan önce ilkel kabilelere tanrılık yaslamak filan hadi gel bana tasla bakim o savaş gemilerini nerenizi sokuyom görün
YanıtlaSililisu şumer tabletlerindeki resimler bizim köyumuzdeki daq kabartmalarının resimleridir.azerbaycan.
YanıtlaSil