15 Nisan 2015 Çarşamba

Uzaylı Atalarımız Anunnakileri Tanıyalım: Samaş / Utu



Sippar Uzay Limanının uzun süre komutanlığını yapmıştır.

Sin'in resmî eşi olan Ningal'den ikiz kardeşi İnanna ile birlikte doğmuştu; yani doğum yoluyla İlâhî Hanedanın üyeleriydiler. İnanna teknik olarak ilk doğan idi ama ikiz erkek kardeşi Utu ilk doğan oğul idi; yani, hanedanın yasal vârisi. Esav ve Yakup'unki gibi benzer durumlarda mevcut olan rekabetin tersine, iki ilâhî çocuk birbirlerine çok yakın bir şekilde büyüdü. Deneyimleri ve maceraları paylaştılar, birbirlerinin yardımına koştular ve İnanna iki tanrıdan birini koca olarak seçmek zorunda kaldığında, öğüt almak için erkek kardeşine başvurdu.

İnanna ve Utu, Dünya'da sadece tanrıların var olduğu o uzun zaman öncesinde doğmuştu. Utu'nun şehir-alanı olan Sippar, Sümer'de tanrılar tarafından kurulmuş olan ilk şehirler arasında sayılmaktadır. Nabonid, Utu'nun Sippar'daki tapınağı E.BABBARA'yı ("ışıldayan ev") tekrar inşa etmek işini üstlendiğinde bir yazıtta şöyle belirtir:

Eski temel platformunu araştırdım tapınağın,
ve toprağı on sekiz kübit kazdım,
Utu, Ebabbara'nın Büyük Efendisi...
3.200 yıldır benden önce gelmiş hiçbir kralın görmediği
Naram-Sin'in, Sargon'un oğlunun temel-platformunu
bana bizzat kendisi gösterdi.

Sümer'de uygarlık gelişmeye başladığında ve insan, Nehir’ler Arasındaki Diyar'daki tanrılara katıldığında, Utu esasen kanun ve adalet ile ilişkili hâle geldi.

Anu ve Enlil'e seslenenlerden ayrı olarak bazı ilk kanun maddeleri, "Utu'nun gerçek sözüne uygun olarak" oluşturulduklarından, onlara uyulması gerekmekteydi. Babil kralı Hammurabi kendi kanunlarını bir stelaya kazıttı; stelanın en tepesinde kral, kanunları bir tanrıdan alırken resmedilmektedir.


Sippar'da ortaya çıkarılan tabletler, şehrin kadim zamanlardaki ününü adil kanunları olan bir yer olarak belirtmektedir. Bazı metinler Utu'yu tanrıları da insanları da yargılarken resmetmektedir; aslında Sippar, Sümer'in "yüksek mahkemesi"ydi.

Utu'nun savunduğu adalet; Yeni Ahit'te kaydedilen Dağdaki Vaaz'ı hatırlatmaktadır. Bir "bilgelik tableti" Utu'yu memnun etmek için şu davranışı tavsiye etmektedir:

Rakibine kötülük yapma,
Sana kötülük yapana iyilikle karşılık ver,
Düşmanını adalete bırak...
Kalbinin kötülüğe meyletmesine izin verme...
Sadaka için dileneneyemesi
için yemek, içmesi için şarap ver...
Yardımsever ol, iyilik yap.

Adaleti sağladığı ve baskıcılığı önlediği için ve belki de daha sonra göreceğimiz diğer nedenlerle, Utu yolculuk edenlerin koruyucusu olarak düşünülmekteydi. Ancak, Utu'ya verilen sıfatlardan en bilineni ve en kalıcı olanı onun parlaklığıyla ilgilidir. İlk zamanlardan beri, Babbar ("ışıldayan") olarak adlandırılmaktaydı. O, "geniş bir ışık saçan Utu"dur, "Göğü ve Yeri aydınlatandır.

Hammurabi, yazıtında, tanrıyı Samî dillerinde "Güneş" anlamına gelen Akkadca ismi Şamaş ile çağırır. Dolayısıyla, bilginlerce Utu/Şamaş'ın Mezopotamya Güneş Tanrısı olduğu varsayılmıştır. İlerledikçe göstereceğimiz gibi, göksel dengi olarak Güneş ile ilişkilendirilmenin yanı sıra, bu tanrının büyükbabası Enlil tarafından kendisine verilen özel görevleri yerine getirirken "parlak bir ışık saçtığı"na dair ibarelerde başka bir özellik daha vardır.

Kaynaklar:
Amon Ra: Uzaylı Bir Prensin Yaşam Öyküsü
Zecheria Sitchin Kitapları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder