Via Maris Turizm ile bir hayalim daha gerçek oldu. 6 Eylül Çarşamba Sabiha Gökçen Havaalanında toplandığımızda sadece beni değil geziye katılan herkesi büyük bir heyecan kaplamıştı. Çünkü yirmi kişilik ekiple üç büyük dinin ve sayısız tarikatın kutsal saydığı, tarihinde 2 kez yakılıp yıkılan, sayısız işgal geçiren Kudüs’e gidiyorduk.
Uçak saatinden üç saat önce alandaydık ve havaalanı güvenlik kontrollerine ek olarak birde İsrail güvenliği tarafından kontrol edildik. Sonunda uçağa bindik ve iki saatlik yolculuğumuzun ardından Tel Aviv Ben Gurion havaalanına indik. Güvenlik kontrollerinin ardından bizi bekleyen rehberimiz Ruti Bahar tanışarak bizi bekleyen otobüsümüze hareket ettik. Arap şoförümüzün 1 dolar karşılığında su sattığı anons edildiğinde ücret biraz pahalı geldi bana ancak sonraki günlerde görecektik ki İsrail çok pahalı bir ülkeydi. Para birimi olan Şekel ile Türk Lirası aynıydı yani 1 Lira ile 1 Şekeldi fakat aklınıza gelebilecek her şey Türkiye’deki fiyatın en az 2,5 katıydı.
Tel Aviv ile Kudüs arasında giderken rehberimiz bize İsrail-Arap Altı Gün Savaşları hakkında bilgi verdi. Kudüs’e ilk girdiğimizde otobüsün camından Filistinli ve İsrailli insanlara ilgiyle bakıyorduk. Sonunda ilk ziyaret yerimizdeydik; Davut Şehri ve Hezekiah Tüneli
Hezekiah Tüneli:
2700 yıl önce yaşanan Asur kuşatmasında şehre gizlice su sağlamak amacıyla yapılan bu tüneli çıplak ayaklarla geçme niyetindeydik. Fikrimizi söyleyince rehberimiz bu isteğimiz karşısında çok şaşırdı. Çünkü bu tünele başka tur grupları zaten gelmiyormuş, gelen olsa da içine girmiyormuş. Ancak onunda tur sonunda söylediği gibi biz çok ilginç ve özel bir gruptuk. Kendisinde dar alan fobisi olduğundan bize başka bir rehber buldu ve Hezekiah Tünelini grubun yarısıyla birlikte dizlerimize kadar ıslanarak geçtik.
Grubun diğer yarısı ise kuru tünelden geçti. Ayaklarım buz tutarken sırtımın terlediğini çok iyi anımsıyorum. Yürüyüşün sonuna doğru tüneli kazan işçiler tarafından yazılmış sonradan İstanbul Arkeoloji Müzesine getirilmiş Siloam Yazıtının bulunduğu yeri gördük. Tünelin sonundaki ışığı görünce aklıma Asur kuşatmasının nasıl bittiğini anlatan Yeşeya Kitabının ilgili satırları geldi:
“RAB'bin meleği gidip Asur ordugahında yüz seksen beş bin kişiyi öldürdü. Ertesi sabah uyananlar salt cesetlerle karşılaştılar.”
Notre Dame of Jerusalem’de yediğimiz öğlen yemeğinden sonra otelimize Kudüs’ün en iyi otellerinden Grand Court Hotel’e yerleştik. 17.45’te ise Ağlama Duvarı ve altındaki mahzen ziyareti için hareket ettik.
“RAB'bin meleği gidip Asur ordugahında yüz seksen beş bin kişiyi öldürdü. Ertesi sabah uyananlar salt cesetlerle karşılaştılar.”
Notre Dame of Jerusalem’de yediğimiz öğlen yemeğinden sonra otelimize Kudüs’ün en iyi otellerinden Grand Court Hotel’e yerleştik. 17.45’te ise Ağlama Duvarı ve altındaki mahzen ziyareti için hareket ettik.
Ağlama Duvarı:
Yahudilerin, Süleyman'ın Kudüs’te yaptırdığı tapınaktan kaldığına inandıkları ve kutsal kabul ettikleri bu duvarın önüne geldik. Tapınağın yıkılışına ağıt yakmak için gelenler nedeniyle "ağlama duvarı" olarak adlandırılan bu duvarı şimdilik es geçtik çünkü mahzenler için randevu saatimiz yaklaşıyordu. Ağlama duvarının altındaki 13 taş dizesinden oluşan ve sonradan tünel şeklini almış olan bu özel yere sadece randevuyla girilebiliyordu ve bizim randevumuz Via Maris Turizm tarafından çok önceden alınmıştı. Şunu da ekleyeyim gezinin bu kısmı da tıpkı Hezekiah Tüneli gibi standart turlarda bulunmamaktadır. Hiçbir sorun yaşamadan mahzenlere girdiğimizde rehberimizin vermiş olduğu bilgilerden sonra o özel taşlarla karşılaştık.
Merdivenden inince dört devasa taş(Baalbek ve Mısır Piramitlerini andıran) görülmekteydi. Ağlama duvarının ana sırası adı verilen 40 metrelik bu kısmını pürüzsüz bloklar oluşturmaktaydı. Bu dört taş bloğundan birisi 14 metre uzunluğunda 4 metre genişliğinde 600 ton ağırlığındaydı. Bu ana sıra bir başka taş blok sırası üzerine oturtulmuştu. Bu taş bloklarda toprağın altında kalmış 13 sıra taş bloğun üstünde bulunmaktaydı. Duvarın kaya yatağına oturduğu yerdeki gerçek zemin kuzeyden güneye doğru yüksekten alçağa doğru uzanan bir eğime sahipti. Burası bize göre 12500 yıllık yapıdan kalmıştı.
Tünellerdeki gezintimizin ardından Ağlama Duvarına tekrar döndük ve ibadet eden Yahudileri izledik. Bu hoş deneyimlerin ardından otobüsümüze binerek akşam yemeği için otelimize döndük. Çok fazla yorulmuştuk ve ertesi gün için dinlenmeye ihtiyacımız vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder