Böyle bir ortamda Rauf Orbay bir gün Mustafa Kemal’in odasına gelir ve paşayla çok önemli bir konu hakkında görüşmek istediğini söyler ve Mustafa Kemal’i Refet Bele’nin Keçiören’deki evine davet eder. Paşa kabul eder bu teklifi. Yine bu davete Ali Fuat Cebesoy’da katılır.
Bu dörtlü Refet Paşa’nın evinde toplanır ve başlarlar sohbete. Rauf Bey o dönem Mustafa Kemal’e muhalefet edenlerin tek adresidir. Bir müddet sonra Rauf Bey, Mustafa Kemal’e Cumhuriyet, padişahlık ve halifelik hakkındaki görüşlerini sorar. Bunu sorarken de meclisin derin bir kaygı taşıdığını da söyler. Mustafa Kemal’den padişahlığın ve halifeliğin kalkmayacağına ve cumhuriyetin gelmeyeceği dair güvence ister.
Mustafa Kemal bu sözlerin üzerine Rauf Orbay’a sen ne düşünüyorsun? diye sorar. Rauf Orbay ise “Ben padişahlık ve halifelik onuruna gönül ve duyguyla bağlıyım. Çünkü benim babam, padişahın ekmeğiyle yetişmiş, Osmanlı Devleti’nin ileri gelenleri arasındaki yerini almıştır. Benimde kanımda o ekmeğin kırıntıları vardır. Padişahlık ve halifelik onurunu ortadan kaldırmak, onun yerine başka bir düzen koymak yıkım ve çöküntüye yol açar.” der.
Mustafa Kemal sorusunu bu defa da Refet Bele’ye yöneltir. Refet Bele’de “Rauf Bey’in bütün düşünce ve görüşlerine katılıyorum Gerçekten, padişahlıktan, halifelikten başka bir yönetim söz konusu olamaz.” der.
Mustafa Kemal sonra Ali Fuat Cebesoy’a döner ve ona da sorar aynı soruyu. Ali Fuat Cebesoy ise “Moskova’dan yeni geldim. Durumu değerlendirmedim. Şimdi görüş belirtmeyeceğim” diyerek cevaplamaktan kaçınır.
Aldığı bu cevaplardan sonra Mustafa Kemal arkadaşlarına “Söz konusu sorun bugünün sorunu değildir. Meclisteki bazılarının kaygıya kapılmasına gerek yoktur.” der. Rauf Orbay’da bir rahatlama göze çarpar. Tüm gece bu konu konuşulur ve sabaha karşı Rauf Bey, Mustafa Kemal’den az önce söylediklerini kürsüden Meclis’e de söylemesini ister. Mustafa kemal “hay, hay o da olur” der. :)
Bununla da yetinmeyen Rauf Orbay muhalefet milletvekillerine zaferini göstermek amacıyla Mustafa Kemal’den padişahlık ve halifeliğin teminat altına alındığı bir yazı ister. Mustafa Kemal ona da “hay hay” der. Bir kâğıt parçasına kurşun kalemle bunları yazar. Bu kâğıt parçası Rauf Orbay için bir zafer sayılmıştır. Artık muhalefetin rakipsiz lideri olmuştur.
Bundan sonrasını Atatürk’ten dinleyelim:
“Baylar, belki birtakım kişilere göre Rauf Bey üzerine aldığı görevi yapmıştı. Ben de, genel ve tarihsel görevimin o güne ilişkin evresini, açıkladığım gibi yapmıştım. Ama genel görevimin gerektirdiği temel işi yapma ve uygulama zamanı gelince de hiç duraksamadım. Tevfik Paşa'nın telyazıları dolayısıyla padişahlığı halifelikten ayırmaya ve önce padişahlığı kaldırmaya karar verdiğim zaman, ilk yaptığım işlerden biri de, hemen Rauf Bey'i Meclisteki odama çağırmak oldu. Rauf Bey'in, Refet Paşa'nın evinde sabahlara dek dinlediğim düşüncelerini ve görüşlerini hiç bilmiyormuşum gibi, ayakta, kendisinden şunu istedim: "Halifeliği ve padişahlığı birbirinden ayırarak padişahlığı kaldıracağız! Bunun uygun olduğunu kürsüden söyleyeceksiniz!" Rauf Bey'le bundan başka hiçbir şey konuşmadık. Rauf Bey odamdan çıkmadan önce, yine bu iş için çağırmış olduğum Kazım Karabekir Paşa geldi. Ondan da, bu yolda konuşmasını rica ettim.
Baylar, (Meclisin) o günlerle ilgili tutanaklarında görüldüğü üzere, Rauf Bey kürsüden bir iki kez konuştu ve dahası, padişahlığın kaldırıldığı günün bayram kabul edilmesini de önerdi.
Burada bir nokta, kafalarda düğümlenip kalabilir. Bana, Padişaha bağlı kalmayı borç bildiğini, padişahlık katının yerine başka nitelikte bir makam koymaya çalışmanın yıkıma yol açacağını ve büyük acı doğuracağını söylemiş olan Rauf Bey, benim yeni kararımı öğrendikten (sonra); özellikle kararımı desteklemesi ve padişahlığın kaldırılması için Mecliste bir konuşma yapması yolundaki isteğim karşısında hiçbir şey söylemeksizin uysallık göstermiştir. Bu tutum ve davranış nasıl yorumlanabilir? Rauf Bey, eski inançlarını değiştirmiş miydi? Yoksa bu inançlarında aslında içtenlikli değil miydi? Bu iki noktayı birbirinden ayırmak ve biri üzerinde tam bir kanı ile yargıda bulunmak güçtür. “
Görüldüğü üzere Mustafa Kemal’in en büyük özelliklerinden birisi yerine ve zamanına uygun hareket etmesiydi. Mustafa Kemal’in yolu belliydi ve gereksiz tartışmalarla kaybedecek zamanı yoktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder