12 Ocak 2012 Perşembe

Farkındalık


Bir sabah uyandım ve bu dünyanın yabancısı olduğumu hissettim…
Buradaki her şey bana yabancıydı. Aynı zamanda komik ve ilkeldi. Kendimi tutmayıp kahkahalarla gülmeye başladım. Gökyüzünde uçan kuşları gördüğümde çok şaşırdım. Benim geldiğim yerde kuşlar kocaman ve büyük kanatlıydı. Bu hisler bir süre devam etti.
Sonra birden buraya döndüm. Burada yaşadığımı fark ettim. Gündelik yaşamın gereklilikleri meşgul etmeye başlamıştı bile beynimi. Daha işe gidecektim.
Her ne kadar buraya dönsemde gün boyu tuhaf şeyler yaşadım. Kafamı toparlayamıyordum. Gözümün önünde tuhaf görüntüler oluşuyordu. Sanki ruhum bedenimde değildi ya da arada terk ediyordu ve gidip geliyordum gördüğüm yere.
Gördüğüm yerde mutlu bir telaş vardı. İnsanlar bir hazırlık içerisindeydiler. Yeşillikler içinde büyük sivri binaların olduğu ve etrafında alabildiğine denizlerin olduğu bir yerdi burası ve insanları koşuşturmasını görebiliyordum. Ulu ağaçlar ve muhteşem bir güzelliğe sahip olan şelaleyi çok net hatırlıyorum birde içime çektiğim huzuru.
Bu yerin giriş kapısını şöyle tarif edeyim: Kocaman bir yuvarlak düşünün. İçine doğru çekilen su ya da duman gibi olan ama isimlendiremediğim bir şey var. Sanki milyonlarca ruhun oluşturduğu bir akıntıydı. Ondan sonra gecesi florasan mavisi renginde olan bir yere girdim. Karşımda tertemiz yüzlü ve gülümseyen bir yaşlı biri beni karşıladı. Bu kişi aynı zamanda yerçekimi kanunlarını yenmişti.
Oradaki ulaşım araçları bizim dünyamızdaki gibi değildi gökyüzünde gidiş geliş vardı, kıyafetler böyle değildi. Orayı gördükten sonra burası dediğim gibi ilkel bir yer gibi gelmeye başlamıştı bana…
Sonra tamamen kapandı bu köprü ve ben bu dünyaya döndüm. Buradan gitmek istedim. Buraya ait değildim.  İnanılmaz bir özlem oluşmuştu bende, içimden ağlamak geliyordu. Sanki bir kapı açılacak ve beni de alacaklardı içeriye. Yaşadığım bu deneyimden sonra henüz vaktimin gelmediğini ve görevlerim olduğu için dünyada olduğumu fark ettim. Yeteneklerimi keşfetmeye başladım. Düşünce okuyabildiğimi, uzaklardaki insanları görebilmeyi ve çok istediğimde onlara misafir olabilmeyi öğrendim.
Alınma zamanım henüz gelmediği için şimdilik Astral Seyahatle bağlantı kuruyorum o gittiğim yerle. Gidip, izleyip geliyorum. Hatta son gittiğimde bana çok özel bir oda gösterdiler. O odada Atatürk’ün eşyalarının da bulunduğunu söylediler. Hatta ona özel resimler gösterdiler. Sonrasında beni asansör gibi bir şeyle (garip bir kare şeklinde taş düşünün havalanan uçan halı misali) yerin altına indirdiler. Hem suyun üstünde hem de yerin altında olmak çok farklı bir duyguydu. Beni tekrar beklediklerini söyleyerek uğurladılar.
Şimdiki dünyadan farklı bir dünya var ve bize çok yakın… Uyanın… White Angel (sizden gelenler)

1 yorum: